‘Henüz ayağımın tozuyla dönmüşken’ diye notlarımı almışım ama ne yazık ki vakitsizlikten üzerinden iki sene geçtikten sonra ancak yazabiliyorum bana sanki bir masalın içindeymişim gibi hissettiren Romanya, Maramureş ve Cluj seyahatimi… Apar topar gazeteye Maramureş bilgilerini yazmıştım ama ben bloğuma yazarken sadece rehberlik bilgilerini değil aynı zamanda anılarımı da paylaşmak istiyorum; hem bilgi ve anılarımı paylaşmak, hem de kalıcı hale getirmek için 🙂
İşte bugünlerde yaşadığımız Corona virüs salgını bizi eve kapadı ama iyi yanından bakarsak böyle uzun zamandır vakit bulamadığımız, ele alamadığımız işleri tamamlamak için de bir fırsat adeta. Eğer ‘evde kal’ diyebiliyorsak kendimize tabi!
Romanya Hakkında Kısa Kısa
Bizim maceralara geçmeden önce isterseniz kısaca Romanya hakkında genel bilgilere bir göz atalım:
- Başkent: Bükreş
- Önemli Şehirler: Yaş, Cluj, Temeşvar, Köstence ve Craiova
- Nüfus çoğunluğu Rumenler. Sonra Macarlar ve Romanlar geliyor.
- Romanya’nın Yüz Ölçümü 238,391 km2. Avrupa’nın en geniş yüz ölçümüne sahip 12. ve dünyanın 82. ülkesi.
- Romanya dili: Rumence
- Komşuları: Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan, Ukrayna ve Moldavya
- Karpat Dağları en önemli coğrafik yapısı
- Para Birimi Lei ve paraları çok estetik
- Nüfusun çoğunluğu Ortodoks
- Balkan ve Slav kültürü ağırlıkta ve geleneklerine hala bağlı yaşıyorlar
- Roman Çingeneleri ülkenin en bilinen kültürlerinden
- Romanya için en güzel ziyaret zamanı ilkbahar ve yaz
- Nisan ortası ve Mayıs ortası arasında Danube deltasından kuş gözlemi yapılır
- Eylül ve Ekim döneminde ise şarap tadımı zamanı
- Ülkeye Schengen vizesi ile giriliyor.
- Rumenler selamlaşmada bize benziyor. Öpüşmek, sarılmak onlarda da çok geçerli (Eskiden her karşılaşmada öpüşmeye çok kızardım ama Corona sayesinde aslında ne büyük bir güzelliğe sahip olduğumuzu fark ettim. İnsanın sevdiklerine sarılıp öpememesi sanki en büyük cezalardan 🙁 )
- İkramlarda da aynı bizim gibiler. Hayır deseniz de bir kere daha sorup ısrar ederler.
- ‘Günaydın’, ‘İyi günler’ gibi selamlaşma sözcükleri çok önemli ve sık kullanırlar.
- Birbirlerine ziyarete gittiklerinden çiçek, çikolata gibi şeyler götürürler. Elleri boş gitmezler. Sanırım ortak kelimelerimizin yanında ortak değerlerimiz de var Rumenlerle…
Romanya Hakkında Bunları da Unutmayalım
- Gitmeden önce Romanya ile ilgili kitaplar okuyabilirsiniz. Bu kitaplar arasında William Blacker’in Sihirli bir yol boyunca: Romanya’da bir Aşk ve Yaşam Hikayesi, Dervla Murphy’nin Transilvanya ve Ötesi; Patrick Leigh Fermor’un Orman ve Su Arasında.
- Romenler fotoğraf çekmekten keyif alır ve fotoğrafı göndermenizi umarlar. İsim ve adresleri yazdığınızdan emin olun ve evinize döndüğünüzde fotoğraf göndermeyi unutmayın.
- Pazar günleri yerelleri ve kıyafetlerini görmek için güzel ahşap kiliselerden birine gidin. Birçok kadın geleneksel işlemeli bluz ve etek ve keçe apronları giyiyor. Ortodoks ibadeti yaklaşık iki saat sürüyor, ancak birkaç dakikalığını girmeniz kabalık değil. Tam tersi varlığınız takdir edilecek ve halk bir gezginin geleneklerine ilgi duymasından gurur ve mutluluk duyacaktır.
- Bir köylü pazarını ziyaret edin. Ocna Sugatag’daki Perşembe pazarı, William Blacker’in bir tırpan satın aldığını anlattığı yer.
- Romanya’nın geri kalanından farklı olan Maramureş halk müziğini canlı dinleyin.
- Sighetu Marmatiei yakınındaki Pipas Müzesi’ni ziyaret edin. Mobilyalar, danteller ve tekstillerden oluşan büyüleyici bir özel koleksiyon. Çevirebilecek bir rehbere ihtiyacınız olabilir.
- Cluj’daki Etnografya Müzesi, mükemmel bir Transilvanya kırsal araçları ve eserleri koleksiyonuna sahip.
- Sapanta köyündeki Merry Mezarlığı, merhumun hayatlarının naif tarzda boyanmış olduğu renkli mezar taşlarına sahip.
- Bucovina’nın boyalı kiliseleri (Maramures’dan altı saatlik bir araba yolculuğuyla) 15. ve 16. yüzyıldan kalma Bizans freskleri. Kaçırılmaması gereken.
- Ukrayna sınırına yakın Sighetu Marmatiei’de Tutuklanan Düşünce Müzesi. Komünist zamanlarda bu, birçok muhalifin öldüğü bir hapishane idi. Holokost kurtulan ve Nobel Barış Ödülü sahibi Elie Wiesel, burada doğdu ve müze hayatını anıyor.
- Dönerken bunları alabilirsiniz: Tahta kaşık, erik brendi (horinca), el yapımı halılar, geleneksel şapkalar, kırmızı püsküllü çan ve atlar, bal, Bucovina’dan boyalı yumurtalar için tahtadan yapılmış bir şey.
Romanya Tarihindeki Üç Unutulmaz İsim: Drakula, Çavuşesku, Nadia Comăneci
-
- Osmanlı ve İslam düşmanı olan kral Vlad Tepeş, onbinlerce Osmanlı askerini kazıklara çaktığı için tarihe ‘Kazıklı Voyvoda’ olarak geçmiş. Babasının adı Vlad Dracul imiş (Dracul şeytan soyu demekmiş) ve kazıklara çaktığı askerlerin altına bir sandık koyup onların kanlarını içtiği söyleniyormuş. Bu yüzden adı Drakula’ya dönüşmüş. Yazar Bram Stoker’ın de sanırım bu kraldan etkilenerek yazdığı Drakula hikayesi ile de tüm dünyaya bu ün yayılmış. Bugün sırf ‘Drakula turu’ için Transilvanya’ya on binlerce turist geliyor.
- Diktatör lider Çavuşesku, Romanya tarihine ne yazık ki pek de iyi şekilde geçmedi. Kendisi ve eşi, 25 yıllık iktidarın ardından çıkan halk isyanı sonucu kurşuna dizilerek öldürüldü. İktidarda olduğu yıllar içinde tüm tarım ve işletmeleri devlete bağlayıp, ürünlerin tamamını ihraç ediyordu ancak halk karne ile ekmek alıp açlıktan nefes alamıyordu. Çalışan gücünün artması için kadınlara zorla doğum yaptırıyordu. Bu yüzden pek çok kadın bebeklerini sahipsiz bırakarak ülke dışına kaçtı. Temeşvar kentine bir piskoposun kendisini eleştirmesiyle başlayan ayaklanma 25 Aralık 1989 günü idam edilmeleriyle son buldu. Romanya bugün hala o günlerin komünist rejiminin bedellerini ödüyor.
- 1976’da 14 yaşındaki Jimnastikçi Nadia Comăneci, 3 altın madalya ile Montreal Yaz Olimpiyatları’nda tüm jüriden 10 üstünden 10 alan ilk ve tek sporcu olarak tarihe altın harflerle adını yazdırmış.
Henüz Pek Duyulmamış Cluj Ve Maramureş
Romanya’yı elbette biliyorsunuzdur ama Cluj (Kaloşvar) ve Maramureş dersem belki de pek çoğunuz ilk defa duymuş olacaksınız.
Drakula ve Transilvanya, Karpat Dağları, Tuna nehri, Çavuşesku, Nadia Comaneci, taş kiliseler, göz kamaştırıcı manastırlar Romanya için verilecek anahtar kelimeler olabilir. Başkent Bükreş de atlanmamalı tabi…
Avrupa’nın en eski insan fosillerinin de keşfedildiği bu ülke, 42 bin yıl öncesine kadar uzanan bir tarih sunmakta. M.Ö. 650 yılında Trakların kurduğu Daçya Devleti, buradaki resmi ilk devlet.
Ülkede en çok Macarların ve Osmanlıların etkisi var diyebilirim. Osmanlı’ların Macaristan’ı fethetmesiyle, Transilvanya da Osmanlı imparatorluğu hakimiyetine geçmiş ve hakimiyeti sırasında pek çok iz bırakmış. Bugün, kapak, çorba gibi bir çok ortak kelimemiz olduğunu bizzat yaşayarak öğrendim.
Romanya’da hala oldukça geçerli olan bir köylü kültürü var. Dağlık alanın çok olması ve uzun yıllar köylere yol gitmemesi, kendine yeten bir toplum çıkarmış ortaya. Köylerde hala ekmek yapımı, çanak çömlek yapımı, kilim dokumacılığı gibi işler günlük hayatın bir parçası.
Yolculuk Planları Başlasın
Uzun yıllardır Maramureş’in renkli kıyafetleriyle hala devam eden yöresel yaşam biçimi çok ilgimi çekiyordu. O gelenekleri görmek, kanaviçe işli ve dantelli elbiselerin içindeki kırmızı yanaklı o kızların fotoğrafını çekmek için planlar yapıp, uygun zamanı ve fiyatları araştırıp duruyorduk.
Nihayet organizasyonumuzu tamamlayıp 14 Ağustos 2018 için biletlerimizi aldık. Her yolculuğumuzda ayrı bir heyecan yaşarız. Çoğunuz biliyorsunuzdur, genelde seyahatlerimi ya eşimle yaparım, ya da dört kız arkadaşım ile… Oya (benimlegez.com), Berna (Bohem Edition), Solmaz ve ben! Kızlar grubumuzun adı da: Helpx! Yıllar önce Helpx vasıtası ile İtalya’da yoga kampına gidip bir ay kalacaktık ama babamın hastalığı ortaya çıkınca iptal etmiştik. Seyahat iptal oldu ama adımız hala saklı 🙂
Bizim yolculuk keyfimiz havalimanında buluşmak ile başlar. Hemen lounge’a girer içeceklerimizi alır, heyecanla birbirimizle bulduğumuz bilgileri paylaşırız. Nerelere gideceğiz, neler yiyeceğiz… Ve hemen ‘güzel bir yolculuk olsun!’ diyerek kadehlerimizi kaldırırız yeni heyecanlara, yeni kültürlere, yeni keşiflere…
Maramureş’e olan yolculuğumuz da işte yine bu heyecanla başladı. Havaalanından buluşup, klasik pozları verdik ve ver elini Romanya! İniş rotamız başkent Bükreş değil, Romanya’nın ikinci büyük şehri Cluj-Napoca. Cluj ya da diğer adıyla Kaloşvar ya da en orijinal haliyle Kloozh’ Nah poh kah! Çünkü buradan Romanya’nın kuzeyine, Maramureş bölgesine çıkacağız.
Transilvanya bölgesinde bulunan bu şehrin kökeni Daçyalılara dayanıyor. Romalıların Daçya’yı ele geçirmesinden sonra, Napoca olarak yeniden isimlendirilmiş. Zaten halen Cluj-Napoca diye de adı geçiyor. M.S. 124’te ise “municipium” unvanını almış; yani kendi kendini yöneten şehir!
Kent, sosyal ve ekonomik olarak hızlı bir şekilde ilerlemiş ve Marcus Aurelius’un saltanatı sırasında Napoca, Roma İmparatorluğu’ndaki olası en yüksek kentsel statü olan “sömürge” ünvanını almış.
Cluj ismi, ilk olarak 12. yüzyılda kenti çevreleyen kalenin adı olarak kullanılan Castrum Clus’tan geliyor. Clus, Latince “kapalı” anlamına geliyor ve şehri çevreleyen tepelere işaret ediyor. 12. yüzyılda buraya gelen Alman tüccarlar, 1241 tarihli Tartar işgalinden sonra Clus’un ortaçağ toprak duvarlarını yeniden inşa etmişler.
Almanlarca Klausenburg ve Macarlarca da Kolosvar olarak bilinen Cluj, komünist rejim eski Roma yerleşimlerine Daco-Roman kökenli olduğunu vurgulamak için isimler eklerken 1970’lerde Cluj-Napoca olmuş.
Cluj’da Konaklama ve Hayal Kırıklıkları
Yola çıkmadan kalacağımız yerlerin rezervasyonunu yaparız genelde. Aslında spontane olmayı da severiz ama zaten kısıtlı olan vaktimizi kalacak yer v.s. aramakla geçirmek yerine önceden plan yapmayı seviyoruz.
Booking.com aracılığı ile Modern Central-Near Unirii Square isimli bir aparttan yer ayırttım. Lokasyonu merkeze oldukça yakın ve oda fotoğrafları muhteşemdi. Fiyatı da gayet uygundu. O günkü parite ile odaya dört kişi için 447 lira (65 avro) ödedik.
Dört kişi olduğumuz için iki odalı ve iki banyolu geniş dairede oldukça rahat ederiz diye düşündüm. Ancak bize bu daire yerine küçücük, bir çift kişilik yatak ve iki de kanepesi ve tek banyosu olan bir apart verdiler. Neymiş, diğeri tadilattaymış.
Oldukça kıyamet koparttım ‘ben diğerine rezervasyon yaptım diyerek’ ama maalesef oda hazırlanmamış ve dağınık olduğu için boyun eğerek küçük odamıza yerleştik. Booking’de bu şekilde yaşadığım ilk deneyim değil. Bu yüzden size tavsiyem gitmeden oda konusunda teyit alın!
Maramureş’ten dönüşte son gecemizde de Cluj’da kaldık. Son gece için farklı bir deneyim olsun diye ilk gece kaldığımız apart yerine başka bir rezervasyon yapmıştım yine Booking.com’dan. Son gece için konaklama mekanımız: SunriseFloor 3‘idi. Booking’te iç mekan fotoğrafları oldukça iyi gözüküyordu ancak bina ve mahalle ile ilgili fotoğraf yoktu. Doğrusu aklıma da gelmemişti. Fakat binanın önüne geldiğimizde yine bir hayal kırıklığı yaşadık. Merkeze oldukça uzak bir arka mahalle ve yıkık dökük bir bina!
Rezervasyonumuzu iptal etmek için epey vakit harcadım ne yazık ki, bir yandan ev sahibiyle, bir yandan da Booking ile geçen uzun uzun konuşmalar bize vakit kaybettirdi ve mavi saatleri kaçırdık maalesef. Sonunda rezervasyon iptal oldu ve biz merkezde başka bir yer bulduk.
İyi ki de böyle olmuş. Çünkü çok daha merkezi ve konforlu harika bir daire bulduk. Meydana bir dakikalık yürüme mesafesinde, son derece temiz ve modern M Central Apartments, fiyat olarak daha uygundu ve geceliğine dört kişi 337 lira (45 avro) ödedik.
Böyle Şeyler Enerjimizi Düşürmez, Şimdi Şehri Keşfetme Zamanı
Evet daire yerine kanepeye boyun eğmek canımızı sıktı ama böyle şeyler bizim yolculuk enerjimizi düşüremez. Odanın küçüklüğü, kanepede yatma zorunluluğu, dört kişinin bir banyoyu kullanma mecburiyeti bir yana, odadaki pembe orkide ‘her zaman mutlu olacak bir şey bulabilirsin’ mesajını verdi sanki!
Hemen eşyalarımızı koyup, boynumuzda makineler, elimizde harita çıktık Cluj sokaklarına…
18. ve 19. yüzyıldan kalma Kolonyal tarzı binalar tarih kokarken, bir diğer yandan da oldukça modern ve stil sahibi kafeler ve restoranlar…
Ülkedeki en canlı ekonomilerden biri ve yaklaşık 330.000 nüfuslu Cluj, bugün hareketli bir kültür ve eğitim şehri. Burada bulunan altı eyalet ve birkaç özel üniversite de Cluj-Napoca’yı Romanya’daki öğrenci nüfusunun en büyük yüzdesine sahip kılıyor.
Bohem kafeler, müzik festivalleri ve hareketli gece hayatı, Romanya’nın ikinci büyük şehri Cluj-Napoca’nın ruhu adeta. Avrupa şehirlerine artan uçuş bağlantıları ile Cluj, genellikle Apuseni Dağları, Maramureş veya güney Transilvanya’daki daha popüler kasabalara gidecek olan gezginlerin başlangıç noktası.
Cluj Keşfine Başlayalım
Fotoğraf makinelerimiz boynumuzda başladık Cluj sokaklarında yürümeye. Her zaman söylerim bilirsiniz, bir yeri keşfetmenin en güzel şekli yürümek ve hatta kaybolmaktır bence!
Konakladığımız yerden merkeze yürüme mesafesi yaklaşık on dakika ama biz fotoğraf molaları verdiğimiz için meydana varmamız bir saati aştı.
Meydana geldiğimizde anladık ki Cluj’da hayat meydanın etrafında dönüyor. Birçok mağaza ve restorana ev sahipliği yapan ana meydan yani Union Square ya da orijinal ismiyle Piata Unirii olarak biliniyor. Hem tarih, hem restoranlar ve mağazalarla sanırım en canlı yer meydan.
Romanya’daki gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri olan 15. yüzyıldan kalma St. Michael Kilisesi’ne de ev sahipliği yapıyor.
St. Michael Kilisesi, Transilvanya’nın en güzel gotik anıtlarından biri. Kilise, eski Aziz Yakup Şapeli yerine 1350-1487 yılları arasında inşa edilmiş. 1390 civarında inşa edilen sunak kilisenin en eski kısmı.
En son bölüm 1860 yılında neo-gotik tarzda inşa edilen kule. Yıldız şeklindeki tonoz, vitray pencereler ve heykeller güzelliği ve ihtişamıyla etkileyici. Tekrarlanan restorasyonlarda 15. yüzyılın başlarında duvar resimleri görülmüş. En son restorasyon 1957-1960 yılları arasında gerçekleşmiş.
Biz gidemedik ama Cluj Görülecek yerler listesindeki silah sanatını ve Romen sanat koleksiyonlarını barındıran 18. Yüzyıldan kalan barok mimarisindeki Banffy Sarayı da bu meydanda. Kilisenin hemen önünde 15. yüzyıl hükümdarı olan Matei Corvin’in 1902 yılında yapılan binicilik heykeli var. Genelde fotoğraf çektirme ve turistlerin buluşma noktası burası 🙂
Meydanın güneybatı köşesinde, 1895 yılında inşa edilmiş Hotel Continental, II. Dünya Savaşı sırasında Transilvanya’da Alman askeri karargahı olarak hizmet vermiş. Meydanın karşısında ise, Cluj’un ilk ve en uzun soluklu eczanesi (1573-1949) olarak hizmet veren ve şimdi Eczane Müzesi‘ne ev sahipliği yapan Hintz Evi de var.
Bölge hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen ziyaretçiler, halk mimarisinin gerçek bir göstergesi olan Transilvanya Etnografya Müzesi açık hava bölümü ile ziyaret edilebilir.
Bizim Cluj-Napoca’da geçridiğimiz süre kısıtlı olduğu için tabi her yeri göremedik. Ama size rehberlik etmesi açısından Cluj Gezilecek Yerler listesi şöyle:
- Ana Meydan – Union Square – Piata Unirii
- Aziz Mikola Kilisesi – St. Micheal’s Church – Biserica Sfantul Mihail
- Banffy Sarayı – Banny Palace – Palatul Banffy
- Kalvinist Reform Kilisesi – Calvinist Reformed Church – Biserica Reformata
- Aziz Peter ve Paul Kilisesi – St. Peter & Paul Church – Biserica Sf. Petru si Pavel
- Terziler Tabyası – Tailors’ Bastion – Bastionul Croitorilor
- Kale Tepesi – Fortress Hill – Dealul Cetatuia
- Cluj Ulusail Sanat Müzesi – Cluj National Museum of Art – Muzeul National de Arta Cluj
- Transilvanya Etnografi Müzesi – Ethnographic Museum of Transylvania – Muzeul Etnografic al Transilvaniei
- Alexandru Borza Botanik Bahçesi – Alexandru Borza Botanical Garden – Gradina Botanica Alexandru Borza
- Merkez Park – Central Park – Parcul Central
Bohem Kafe ve Restoranlarla Hareketli Gece Hayatı
Meydanda biraz dolaşıp, kiliseyi ziyaret ettikten sonra sıra geldi yavaş yavaş akşam yemeğimiz için yer seçmeye. Söylediğim gibi meydanın etrafı son derece keyifli kafe ve restoranlarla çevrili ve dekordaki şıklık, bohem tarz, menülerdeki zenginlik açıkçası bizi şaşırttı.
Nereye gidelim diye gezinirken Berna’nın bluzunun birebir aynısı bir desenin duvara resmedildiğini görünce önünde poz vererek epey eğlendik doğrusu.
Vitrinler de kafeler kadar zevkli ve Bohem stilini yansıtıyordu. Geç saatlere kaldığımız için kapalıydı ancak dışardan bakmadan geçemedik.
Hepimiz Küba severler olarak tabi, Che Guavera’nın fotoğrafı olan Che Guavera Social Pub‘ı görünce hemen oraya girdik. Her mekanda ambiyans gerçekten çok güzel. Burası da çok keyifliydi, güzel müziklerle çok eğlendik.
Yalnız iş hesap ödemeye gelince hiç birimizde Lei olmadığını hatırlayıp biraz endişelendik ‘ya kredi kartı geçmiyorsa’ diye. Ama tabi ki burada da kredi kartı geçiyor ve sorun olmadı.
Şunu da söylemeliyim, genelde fiyatlar makul. Hele Maramureş’e geçince oldukça ucuz olduğunu bile söyleyebilirim.
Sabah da yine aynı bölgede kahvaltımızı aldık. L’Alchimiste kahvaltı için tercihimiz oldu. Alternatif çok ve lezzetli. Kahvaltı için kişi başı ödediğimiz rakam 6,45 avro. Hatta dönüşte de akşam yemeğimizi burada yedik.
Biz Cluj’u sevdik! 🙂
Cluj’da Daima Gülümsemek İçin İpuçları
Cluj için gülümseme şehri diyenler de var. Çünkü kendini iyi hissettiren bir şehir; Tren istasyonundan, Feleac tepesine, havalimanından Hoca ormanlarına kadar… Hatta burada ‘Gülümseyen bir günü yakala!’ şeklinde hayat felsefesi bile var. İşte size günde beş öğün Cluj’da gülümseme ipuçları:
Sabah Gülümsemesi için: Sabahın erken saatlerinde Unirii Meydanı’na gidin. Güneşin Continental Hotel, Rhedey Sarayı, St. Micheal’s Kilisesi, Banffy Sarayı ve diğer binalar üzerinden yükselişini izleyin sabahın o güzel sarı renkleriyle… Sonra güzel bir gülümseyen kahve alın. Nasıl derseniz, kokuyu takip ettiğinizde bu sihirli kahveyi bulacaksınız… 🙂
Öğle Gülümsemesi için:Central Park’a ya da Citadel Tepesi’ne bir yürüyüş yapın. Boş zamanlarında yürüyüş yapan insanları izleyin. Oradan Museum Square’e geçin ve terasta harika bir öğle yemeği ısmarlayın kendinize. Pek çok alternatif arasında tek yapmanız gereken, gülümsemek ve birini seçmek… 🙂
Öğleden Sonrası Gülümsemesi için: Hala Botanik Bahçesi gülümsemesini almadınız mı? 🙂 Japanese Garden, Exotic Greenhouse gibi muhteşem çiçeklerle donanmış yürüyüş yollarında istemeseniz bile yüzünüzde kocaman bir gülümseme belirecek. Yanınıza sevdiğiniz bir kitabı ve not defterinizi almayı unutmayın, bu huzurlu gülümsemeyi not etmek için… 🙂
Akşamüstü Gülümsemesi için: Arkadaşlarınızla toplanın, Feleac Tepesi’ne çıkıp, Cluj manzarasını tepeden izleyerek bu güzellik için gülümseyerek şampanyalarınızı yudumlayın… 🙂
Gece Gülümsemesi İçin: Cluj geceye daima hazır! Festivaller, etkinlikler, partiler; size şehrin ritmini hissettirecek. Gülümsemeyi unutmayın, çünkü Cluj’dasınız! 🙂
Cluj’a Yakın Alternatif Geziler
Biz Maramureş’e geçeceğimiz için ertesi sabah kahvaltı sonrası yola çıktık ama Cluj civarında kalacaksanız, araba kiralayarak yakındaki bu yerleri gezebilirsiniz. Cluj’a çok yakın günlük tur alabileceğiniz alternatifler işte şöyle:
- Turda Tuz Madeni ve Turda Madeni Şarap Mahzenleri – Cluj Napoca bölgesinin yaklaşık 40 km güneydoğusunda, araba, otobüs, tren ile ulaşılabilir. Daha fazla bilgi için: SalinaTurda.eu ve www.CramaLaSalina.ro
- Sic (Szek) Köyü – Cluj Napoca’nın 40 km kuzeydoğusunda, araba, otobüs ile ulaşılabilir. Geleneksel kostümleri ile yerli halk, renkli Salı Pazarı, Dans Evi / Müzesi ve yakındaki bataklık yürüyüş yolları ile bilinen eşsiz bir köy. Szek-sic.ro
- Targu Mures – Cluj Napoca’nın 100 km güneydoğusunda, araba, otobüs, tren ile ulaşılabilir. RomaniaTourism.com/Targu-Mures
- Bistrita Ortaçağ kenti – Cluj Napoca’ya 110 km uzaklıkta, araba, otobüs ve tren ile ulaşılabilir. RomaniaTourism.com/Bistrita
- Apuseni Dağları ve Scarisoara Mağarası – (Muntii Apuseni & Ghetarul Scarisoara) Cluj’un 73 kilometre güneybatısında ve Apuseni dağlarını keşfetmek için mükemmel bir başlangıç noktası. Apuseni Doğa Parkı, ülkenin en ilginç mağara sistemlerinden birini koruyor.
Bölgenin etkileyici yeryüzü şekilleri ve birçoğu keşfedilebilen 400’den fazla mağarası burada. Heykelsi dağlar, gizemli yeraltı nehirleri ve ilginç mağara oluşumları oldukça fotografik.
Cluj’da araç kiralayın ve Campeni’ye doğru yol alın. Ulusal bir anıt olan ve Avrupa’nın ikinci büyük yeraltı buzuluna ev sahipliği yapan Scarisoara Mağarasını keşfedin. Apuseni Motzi köyleri, geleneksel köy yaşamının huzurunu ve ebedi bilgeliğini bulmak için ideal yerler.