İspanya’nın Endülüs bölgesinin her köşesi bir başka güzel. Şehirlerin hepsi ayrı ayrı kişilikleri olan kadınlar gibi geliyor bana. Granada da tam bir hippi güzel.
Endülüs özerk bölgesi şehirlerinden Granada’ya vardığımızda hiç beklemediğimiz bir ortamla karşılaştık. Sanki Avrupa’da büyümüş bir Arap kızı karşıladı bizi. Her yer Fas ve Tunus’tan gelme halılar, takılar, kokular ve kınacılarla dolu. Şalvarlı, dövmeli, rastalı gençlerle burası tam bir hippi şehri.
Ama bir yandan da Granada Üniversitesi yüzünden bir öğrenci şehri görünümüne de sahip. İspanya genelde birçok kültürün karıştığı bir mozaik. Endülüs bu mozaiğin en çok hissedildiği yer olabilir. Özellikle uzun yıllar Arapların burada yaşamasından dolayı, hem yapılarda, hem de yaşamda bu etkileri görmek mümkün.
Granada, Sierra Nevada dağlarının hemen eteklerine konuşlanmış, İber yarımadasının en güneyindeki Endülüs bölgesine ait bir şehir. Uzun yıllar hüküm sürmüş Emevi Sultanlığı’nın deha göstergesi muazzam eseri Elhamra Sarayı‘ndan dolayı özellikle turistlerin gözde destinasyonlarından.
1238 yılında yapılan saray, bahçeleri, havuzları, duvar ve tavanlardaki inanılmaz sanat eserleri ile bence dünyanın en güzel eseri. Bu şehrin İspanyollar için de anlamı büyük, çünkü Mağribilerin son sultanı Boabdil’i şehirden kovan ve Kristof Colomb’u da dünya keşfine gönderen Kral Ferdinand ve Kraliçe Isabel’in mezarları burada. Colomb, Isabel’i Elhamra Sarayı’nda ikna etmiş ve gezinin finansı saraydaki hazinelerle karşılanmış.
HER YER YÜRÜME MESAFESİ
Bugün hippilerin şehri gibi görünse de Granada, İspanyol çingenelerinin de evi. 13. yüzyılda Sacromonte tepesindeki mağaralara yerleşerek, burada flamenko kültürünü oluşturan çingeneler bugün hala aynı yerlerde yaşamaya devam ediyor.
En güzel yanlarından biri, her yeri yürüyerek dolaşabilmeniz. Zaten küçük bir şehir ve görülecek yerler yürüme mesafesinde. Ancak yürümek kolay olduğu kadar, kafa karıştırıcı da olabilir. Sokaklar sık ve dar.
Yanınızda harita bulundurabilirsiniz ama bazı sokaklar o kadar kısa ki haritada adı olmayabiliyor. Yine de yürümek ve kaybolmak bir şehri gezmenin en güzel şekli.
Bununla beraber lokal otobüslerle ya da meydandan kalkan turistik tren ile de şehir gezilebilir. Özellikle turistik trenle gezi son derece eğlenceli. Biletinizi muhafaza ederek gün boyunca istediğiniz yerde inip, bir sonraki trenle geziye devam edebilirsiniz. Önerim önce bir tam tur yapıp, iniş noktalarını belirlemeniz olacaktır.
ARABA KULLANMAYIN
Granada’da sakın araba kullanmaya kalkmayın. Başlı başına bir kabusa dönebilir. Biz seyahat için araba kiraladığımız halde, burada arabayı üç gün kapalı otoparkta bıraktık. Otoparklar biraz pahalı. Günlük 25 euro civarı ücret ödüyorsunuz.
Ama yine de Granada’nın sürekli tek yön olan dar ve sıkışık yollarında araba kullanma sıkıntısını çekmemeye değer. Özellikle tarihi bölgede araba park etmek de yasak. Bu yüzden eğer arabayla geliyorsanız gitmeden önce otelinize mutlaka plakanızı bildirin. Onlar da size en yakın otoparkı tarif ederler.
Ancak otele kadar bavul taşıyacağınızı unutmayın. Bu yüzden küçük bavul almakta fayda var. Tarihi bölge, ana caddesi Gran Via de Colon ve Calle Reyes Catolicos (Katolik Krallar Caddesi) etrafında toplanmış. Şehrin kalbi olan bu tarihi bölgede birçok bar, restoran, irili ufaklı hediyelik dükkanları bulmak mümkün.
Arap etkisini en çok hissedeceğiniz yer de burası. Nargile kafeler, baharat kokuları yayılan restoranlar, kapıda sizi içeri çağıran garsonlarla Avrupa’dan oldukça uzak görüntüler sergiliyor.
GRANADA KATEDRALİ 181 YILDA TAMAMLANDI
Granada Katedrali geziye başlamak için bence en uygun yer. 1523 yılında yapımına başlamış katedralin inşaatı yıllarca sürmüş ve tam 181 yılın sonunda tamamlanmış.
Capilla Real, katedralin hemen yanında, kral ve kraliçenin mezarları da burada. Plaza Isabel la Catolica, Kraliçe İsabel’in adını taşıyan bir meydan.
Diğer bir popüler meydan ise Plaza Nueva. Burası yeni şehrin bitip tarihi bölgenin başladığı bir sınır gibi. Albayzin bölgesi tarihi bölgenin tam kalbi. Etrafı surlarla çevrilmiş ve başını kaldırıp Elhamra’yı karşıdan seyretmek mümkün.
Sacromonte ise, daha önce belirttiğim gibi çingene mahallesi. Ama aklınıza kırık dökük evlerle çadırlar gelmedin. Eskiden çingenelerin ilk yerleştiği yer olduğu için adı böyle kalmış. Bugün böyle bir görüntü yok. Flamenkonun doğum yeri olan Sacromonte, bugün hala flamenko izlemek için en iyi yerlerden biri.
FLAMENKO İZLEYİN
- Kına dövmesi yaptırın.
- Patates ile yapılan İspanyol omletini deneyin.
- Elhamra için bir gün ayırın ve mutlaka önceden rehberli bir tur alın. Sarayı tek başına gezmeniz ve anlamanız imkansız.
- Tapas yiyin.
- Elbette komşu şehirler Sevilla ve Cordoba’ya da gidin.
- Arap yolunu izleyerek, o dönemde yapılmış tüm eserleri görün.
- Arap banyolarına gitmeyi ihmal etmeyin.
- Sacromonte mağaralarda flamenko izleyin.
- Tepelere çıkıp, gün batımında Elhamra’yı izleyin.
- 8 euro ödeyerek şehri turistik trenle dolaşın.
Fatoş Pur
Sabah Gazetesi Tatil Eki 04.09.2016
Yazı İçin: http://www.sabah.com.tr/turizm/2016/09/04/avrupada-buyumus-bir-arap-kizi-granada