Yedi bin yıllık medeniyetin izleri, Avrupa’nın tarih başkenti, Olimpiyat ateşi, felsefenin doğuşu… Nereden mi bahsediyorum? İstanbul’a hem coğrafi hem de kültürel olarak çok yakın, dünya üzerinde kendimizi hiç yabancı hissetmeyeceğimiz belki de tek ülke olan Yunanistan’ın başkenti Atina!

Atina ilginç bir mozaik. Akropolis’in eteklerine kurulmuş, neolitik çağlara dayanan tarihi yerlerini gezerken birden kendinizi bir Ege kasabasında ya da bir Yunan adasında hissettirecek bir mahallede buluyorsunuz. Bit pazarının çevresinde, etrafı graffitili duvarlarla çevrilmiş sevimli kafelere rastlayabiliyorsunuz.

Adını Zeka Tanrıçası Athena’dan alan şehir Akropolis’in etrafına kurulmuş. Tarihi merkez Akropolis’in eteklerindeki bölge, üç kilometrelik yürüyüş alanıyla (Avrupa’nın en büyük) bugün dünyanın en çok ziyaretçi çeken açık hava müzesi.

Demokrasinin başladığı yer olan Atina, tarih boyunca antik felsefe ve sanatın da başkenti olmuş. Plato, Sokrates ve Aristotales’in akademilerine ev sahipliği yapmış. Modern Atina ise Roma, Bizans ve Osmanlı dönemleri ile modern çağa adım atmış.

Yakın tarihte ülkeyi derinden etkileyen ekonomik ve dolayısıyla siyasi krizin etkisi devam etse de keyiflerini pek bir şey bozamıyor Yunan halkının… Akropolis, şehrin tam ortasında ya da dediğim gibi şehir onun etrafında kurulmuş. ‘Yukarıdaki şehir’ anlamına gelen müzeye giriş ücretli. Eğer öğrenciyseniz 20 euro olan ücretin yarısını ödüyorsunuz. Etrafında sadece bir büfe var, onda da su yok. Bu yüzden eğer ihtiyacınız varsa çıkmadan önce halledin.

Akropolis, antik şehrin genel adı. İçerideki yapı ise Parthenon. M.Ö V. yüzyılda tamamlanan ve tanrıça Athena’ya adanan Parthenon, şehrin her yerinden görülüyor. Dionysos Tiyatrosu, Athena Nike Tapınağı, Roma ve Augustus Altarı, Cimon Duvarı‘nı gezmek yarım gününüzü alabilir.

Erekhtheion Tapınağı, mitolojiye göre Attika’yı elde etmek için Poseidon ile Athena’nın tartıştıkları yer. Poseidon buraya yabasının izini bırakmış, Athena ise gizli bir zeytin ağacı dikmiş.

Tapınağın güney kapısında, Karyatides adı verilen kadınlı sütunlar duruyor. Tapınak 15. yüzyılda Osmanlı haremi olarak kullanılmış.

Pnika, bilinen ilk mahkeme. Tarihte ilk oylamanın burada yapıldığı bilinmekte. Yaya yolundan devam edince karşınıza antik agora çıkıyor. Tarihte, politika ve güncel olayların tartışıldığı bina, az hasarla günümüze kadar ulaşmış.

Akropolis’te tepeden de gördüğünüz agora tüm ihtişamıyla gelenleri ayakta karşılıyor. Eğer bir tarih ve sanat meraklısıysanız, çelik, cam ve betondan yapılmış ve 4 bine yakın paha biçilmez buluntulara ev sahipliği yapan Akropolis Müzesi görülmesi gereken yerler arasında. Arkeoloji Müzesi‘nde ise neolitik çağdan günümüze tüm hikayeyi izleme şansınız var.

OTOBÜS TURU YAPIN
Atina’yı yürüyerek dolaşmak çok kolay. Ama daha da kolay bir yolu var. O da ‘hop on-hop off’ otobüslerle, 24 saati 10 euro, 48 saati ise 13 euro’ya şehri turlamak.

Tavsiyem, bir tam tur yapıp sonra beğendiğiniz duraklarda inmeniz olacak. Otobüse inip binerken kullanacağınız biletinizi iyi saklamayı ihmal etmeyin.

Antik bölgeyi bitirdikten sonra sıra butikleri, kafe ve restoranları ile cıvıl cıvıl olan semtlere gelmekte. Yeni şehre indiğinizde tura, Syntagma (Anayasa) Meydanı’ndan başlamak uygun olabilir. Lüks oteller, butikler, kafe ve restoranlarla çevrili meydan, son dönemlerde halkın protesto gösterileri için toplandığı yer.

KOMŞU ŞEHİR PİRE
Atina’ya kadar gelince, bir saatlik bir otobüs yolculuğu ile Pire’ye de geçebilirsiniz. Hop on-hop off otobüs için alınan biletler burası için de geçerli. Ya da şehir otobüsleri ile direkt gitmek de mümkün.

Pire, Avrupa’nın en büyük yolcu limanı ve buradan Yunan adalarına sayısız feribot kalkıyor. Yolcu gemileri için on bir modern rıhtımı var. 2004 Olimpiyatları sırasında Queen Mary II buraya demirlemiş ve bir yüzen otel olarak görev yapmış.

En güzel yeri bence Mikro Liman. Minik minik sevimli bir sürü tavernanın yan yana olduğu sahil şeridinde yemek yemek hem keyifli, hem de çok lezzetli.

Önündeki tipik kıyafetli askerleriyle Yunan Parlamentosu ve Panathenaic Stadyumu da Syntagma Meydanı’nın etrafındaki yapılar. Parlamento binası önündeki nöbet bekleyen askerlerin saat başı gerçekleşen geçiş töreni, yerli yabancı herkesin ilgisini çekiyor.

Panathenaic Stadyumu ise 1896’da ilk Olimpiyat Oyunları‘na ev sahipliği yapan stadyum. Meydandan Amalias Caddesi‘ne devam edip, tropik ağaçların arasında Ulusal Bahçe’den geçip, Hadrian Takı ve Zeus Tapınağı‘nı görüp, Atina’nın şık semti Kolonaki‘ye ulaşılıyor. Kolonaki, lüks butiklerin, şık kafelerin ve sanat galerilerinin mekanı.

ŞEHRİ BOHEM YÜZÜ
Atina’nın bohem yüzünü görelim derseniz, Thission‘dan başlayıp Monastraki, Agia İrini ve Plaka semtini gezebilirsiniz. Bu yerler küçük mahalleleri ve sevimli konsept kafeleri ile kalbinizi çalacak.

Thission’dan yukarı doğru yürüdüğünüzde ise kuş sesleri arasında, el yapımı eşyaların satıldığı sokak pazarı ve yolun sonunda Akropol’ü karşıdan seyredebileceğiniz teraslı kafeler karşınıza çıkacak.

Anafiotika, Plaka’nın yukarısında sevimli bir Yunan mahallesi. Kendinizi bir anda Yunan adasında sanabilirsiniz, çünkü bu mahalleyi Anafi Adası’ndan gelenler kurmuş ve hala da aynı şekliye korunmakta.

Daracık sokaklarında sadece kırk beş adet ev bulunuyor. Dantel perdeli minik evler, saks mavisi kapılar ve çiçekli saksılarıyla tam bir Ege kasabası.

Arkasında Roma agorasının bulunduğu Rüzgar Kulesi, 1458 yılında inşa edilmiş Zafer Camii ya da diğer adıyla Fethiye Camii, tam karşısında ise 1721’de yapılmış medresenin oval kapısı çıkıyor karşınıza. Osmanlı’dan izler taşıyan bu eser 1919 yılında yıkılmış.

Ermou Caddesi‘nde bit pazarıyla başlayan bölge, sağlı sollu graffitili duvarları ve minik kafeleriyle günün her saati cıvıl cıvıl. Bu caddeden devam edildiğinde, antik şehrin en büyük mezarlığı ve antik dönemden kalma heykellerin bulunduğu Keramikos karşınıza çıkıyor.

Hemen arkasındaki Monastiraki semti, bu bohem havayı devam ettiren, en canlı bölgelerden biri. Atinalıların her sabah gündelik çarşı-pazar alışverişini yaptığı Monastiraki’de oldukça renkli görüntülere rastlamak mümkün.

Bu geleneksel mahalle, son yıllarda renkli gece hayatıyla hem Atinalıların, hem de gezginlerin gözdesi haline gelmiş. Monastiraki Meydanı ise Osmanlı izlerini taşıyan bir meydan. 1759 yılında yapılan ve adını dönemin Atina valisinden alan Tsisdarakis (Çisdarakis) Camisi, meydanda tanıdık bir görüntü yaratmış. Caminin yapımında Zeus Tapınağı’ndan bazı kolonlar kullanıldığı söyleniyor. 1821 yılındaki savaşta minaresi yıkılan cami, şu anda müze olarak hizmet veriyor.

ADI GİBİ ESKİ
Plaka, Atina’nın hem en eski hem de sosyal hayatın en canlı olduğu eski bir Türk mahallesi. Mahalleye Arnavut yeniçerilerinin verdiği isim ‘eski’ anlamına geliyor. Eski çağlardan beri yerleşim yeri olmuş mahallenin labirente benzer sokaklarında dolaşırken, zaman makinesinde olduğunuz hissine kapılabilirsiniz.

Bu şirin semtte, kat kat merdivenlerin yanına kurulmuş kafelerde oturup, Yunan kahvesi içip, lezzetli Yunan mutfağını tadabilirsiniz. Ünlü caddesi Kidathinaion‘da birçok taverna (Yunanlar restorana taverna der) ve bar olsa da, Brettos, duvarlarını süsleyen rengarenk şişelerin pırıltısıyla sizi kendine çekecek.

Atina’yı ve Akropol’ü karşıdan seyretmek isterseniz, Lykavittos tepesine Kolonaki’den teleferikle çıkabilir, ya da nefesim yeter derseniz merdivenleri tırmanabilirsiniz. Özellikle gün batımında kızıl renge bürünen bu manzara için, onca merdivene değer!

Yunanistan’da taksiciden garsonuna, oteldeki görevliden havalimanındakine kadar herkes Türkleri ve Türkiye’yi çok seviyor. Herkesin muhakkak bir hikayesi ve bağlantısı var Türkiye ile… Çoğunluğunun büyükleri mübadele sırasında buraya gelmiş, dolayısıyla Türkçe bile biliyorlar. Sürekli ‘Merhaba’, ‘Teşekkür’, ‘Kardaş’ gibi karşılamalarla karşılaşabilirsiniz.

ATİNA’DA DÖRT ÖNERİ
1- Plaka’nın ünlü caddesi Kidathinaion’da dondurma yiyin.
2- Pire’ye geçip, Micro Limano’daki tavernalara gidin ve deniz mahsullerini tadın.
3- Yunan adası havasındaki Anafiotika’yı gezin.
4- Ermou Caddesindeki bit pazarında dolaşın, kapalı çarşıya girin.

YUNAN MUTFAĞI LEZZETLERİ
Yunanistan’da her yerde karşınıza çıkan Greek salatası, kabak kızartması, kalamar, musakka ve feta peynirli çeşitli mezeler Atina’da da geçerli. Seyahatimiz Paskalya’ya denk geldiği için, her yerde kuzu çevirme ve kokoreçe denk geldik. Burada kokorecin içine ciğer doldurularak daha farklı bir lezzet elde edilmiş.

“Atina’da dondurma yiyin” diyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama İtalyan’dakilerden daha güzel İtalyan dondurması sattıklarını söyleyebilirim. Onlarca çeşidi olan dondurmacıları atlamayın.

Fatoş Pur

Atina-Sabah Gazetesi-Fatos-Pur
Sabah Gazetesi Tatil Eki 29.05.2016

http://www.sabah.com.tr/turizm/2016/05/29/adim-adim-atina

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.