Tarihi yapıları, bu yapıları süsleyen mavi çinileri ve dantel gibi kenti saran köprüleriyle öne çıkan Porto şehrini, diğer Avrupa kentlerinden ayıran en önemli özelliği nehir ve okyanus kucaklaşmasına ev sahipliği yapması.

Teleferik ile Porto’yu tepeden seyredebilirsiniz.

Avrupa’nın en batı ucunda, komşu yönünden fakir ama arkasına dev bir okyanusu almış bir ülke düşünün… Portekiz, tarif ettiğim gibi kuzey ve doğusunda İspanya’yı kendine komşu edinmiş, doğu ve güneyini ise Atlas Okyanusu’nun sonsuzluğuna açmış bir ülke.

Tarihini, Portekiz İmparatorluğu döneminden (15 ve 16. yy) surlarla dolu köylerde, Roma yollarında, Ortaçağ kiliselerinde, antik malikanelerden ve kalelerden kalan her bir taştan tek tek inşa etmiş. Atlas’ın deli dalgalarıyla, derin mavisinin yanında bulunan kıyı şeridi, deniz ve balıkçılık efsaneleriyle zenginleşmiş.

Dev dalgaların arkasından ağıtlar yakmış kadınlar, sonsuzluğa yolladıkları sevgililerinin sessiz dönüşünü beklerken bu kıyılarda… Portekiz’de her önemli şehrin bir misyonu olmuş. Diyorlar ki, “Braga dua eder, Coimbra öğrenir, Porto çalışır ve Lizbon parayı toplar!”

ÇALIŞKAN PORTO
Işıklı köprüleri adeta pırlantalı gerdanlıklar gibi sıra sıra dizilmiş Duoro Nehri’nin üzerinde. Gaia kıyısından kalkan teknelerle nehirde süzülüp, köprülerin altından geçerken, Rabelo tekneleri, Ribeiro evlerinin balkonları, çinili duvarları, sıra sıra geçtiğiniz köprüleriyle kendini anlatır Porto! O an zamanı durdurmak istersiniz, bu manzarayı derin derin içinize çekebilmek için…

Porto, Portekiz’in kuzey doğusunda, bol yokuşlu, bol çinili, nehir ile okyanusun kucaklaşmasıyla çeşit çeşit hava değişimleri yaşayan, ayak bastığınız andan itibaren sizi sıcacık karşılayan bir şehir. Nemin çok yüksek olmasından dolayı, özellikle kış mevsimlerinde yağmur sıkça yağsa da, hemen arkasından çıkan güneş, size gökkuşağı ile hoş geldin diyor.

Lizbon kadar her evde çini olmasa da, hemen her kilise mavili çinileriyle göz kamaştırıyor. Porto’ya geldiğinizde ayağınızda rahat bir ayakkabı olmasına özellikle dikkat edin, çünkü inişli çıkışlar yollar, hem kondisyon hem de rahatlık gerektiriyor. Sanki her ev, nehir manzarası istercesine, tepelere tepelere kurulmuş.

PORTO BİR ULUSTUR
Portolular, kendilerini Portekiz’den biraz ayrı görüyorlar. Ve diyorlar ki: “Porto bir ulustur!” İspanyolca konuşursanız anlayıp cevap verebilirler ama konuşma dili Portekizce ve kulağınıza İspanyolcaya değil Rusçaya daha yakın geliyor.

Birçok kentte olduğu gibi gezip görülecek yerler, 4. yüzyıldan bu yana ayakta kalmış yapılarıyla, 1996 yılında UNESCO koruması altına alınmış, tarihi Porto içinde. Hemen her köşe başında mavi çinili duvarlarıyla bir kilise çıkıyor karşınıza. Dar sokaklar, balkonlarından çamaşır sarkan, çinili, dantel perdeli evler ile kenti sevip sevmemek arasında kararsızlık sunuyor size…

Ribeiro Sahili’ndeki evleri ise, Gaia kıyısından bakıldığında, yan yana dizilmiş renkli kibrit kutuları gibi. Bu sahil, kafe ve restoranları ile yerli yabancı turistlerce özellikle gün batımı saatlerinde tercih ediliyor.

KİTAPÇIDA UZUN KUYRUK!

Ribeiro sahilindeki evler…

Köprülerin en ünlüsü Louis I Köprüsü. Ribeiro kıyısından Gaia kıyısına geçerken köprünün alt ya da üst katından yürüyüp, Duoro Nehri’nin, Rabelo teknelerinin ve Porto evlerinin en güzel gözüktüğü yerden geçiyorsunuz.

Çini işçiliğinin en güzel örneklerinden Sao Bento Tren istasyonu…

Çinili yapıların en büyüleyici olduğu yerlerden biri, dünyadaki en güzel tren istasyonlarından Sao Bento Tren İstasyonu. Bir yere gitmeseniz bile girin ve çinilerin üzerindeki sanatın keyfini sürün. Çini işçiliğinin ihtişamını göreceğiniz bir başka yer ise Sao Francisco Kilisesi.

Livraria Lello yani Lello Kitapçılığın özelliği ahşap gözüken her şeyin alçı olması.

Dünyanın en güzel kitapçıları arasına giren Livraria Lello, yani Lello Kitapçılık sabah açıldığı saatten itibaren oldukça kalabalık. Dünyanın her yerinden insanlar, dekoru tahta görünümlü alçılarla yapılmış bu kitapçıya gelip, raflardaki kitaplara dokunabilmek için kapıda uzun kuyruk oluşturuyor. İçerideki izdihamı önlemek için grup grup içeri alınan ziyaretçiler giriş için 4 avro ödüyor.

GÜN BATIMINDA OKYANUS KEYFİ
Se Katedrali, Palacio da Bolsa Sarayı (özellikle Arap Odası), Müzik Evi (Casa de Musica), Aliados Meydanı, Crystal Palace bahçeleri diğer görülecekler arasında. Torre dos Clerigos, 76 metrelik, Porto’nun en uzun kulesi. 240 basamak çıkmayı göze aldığınızda, ihtişamlı manzara gözler önüne seriliyor.

Alışveriş için Santa Catarina Caddesi, mağazaları, Almas, Carmo ve Carmelitas kiliseleri ile en yoğun cadde. Üzerindeki meşhur Majestic Cafe ise Porto’nun en popüler kafesi. Görmeden dönmeyin ama bu kadar turistik bir yer yerine, keyif yapabileceğiniz pek çok kafeler de var. “Eğer pazar havası koklamak istiyorum” derseniz, Mercado do Bolhao, rengarenk atmosferiyle karşılıyor sizi.

Günü sonlandırmak içinse, en güzel yerlerden biri olan nehrin okyanusla birleştiği Foz sahili bulunuyor. Burada sıra sıra dizilmiş kafelerde oturup, okyanusun dev dalgalarını gün batımında seyretmelisiniz. Müthiş bir keyif.

FATOŞ PUR
Giriş Tarihi: 26.2.2017

Yazı için : http://www.sabah.com.tr/turizm/2017/02/26/okyanusun-kiyisindaki-kent-porto

1 YORUM

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.