On günlük tatilde son anda konulan bir toplantı yüzünden Provans’a gidememiştik ve aklımızda da kalmıştı. Son anda bir boşluk bulup nereye gitsek dediğimizde ilk aklımıza gelen Lizbon oldu! Bu harika şehir hakkında tek bildiğim, hep karşıma gelen yokuştan çıkan o sarı tramvay fotoğrafı ve Fado ile ağıt yakan kadınlar idi! O fotoğrafı ben de çekebilmeyi uzun zamandır çok istiyordum. Hadi dedim o halde: Şimdi keşfetme zamanı!
Nedense Lizbon fikri beni çok heyecanlandırıyordu. Gittikten sonra heyecanımın da boşa olmadığını gördüm. Uzun zamandır gezmekten, görmekten bu kadar keyif aldığım bir yer olmamıştı.
Eski çinili evleriyle, cıvıl cıvıl sokaklarıyla ve meşhur 28 Numaralı eski tahta sarı tramvay ile beni kendine aşık etti. Hem Akdenizli ama bir o kadar da Arap etkisinde. Renkli bir karışım olmuş Lizbon!