Ayağımın tozuyla dememe pek bakmayın, ancak üç ay sonra yazımı sizlerle paylaşabiliyorum. Ancak geç olsa da oldukça detaylı bir Sakız Adası Rehberi hazırladım. Bence kısa yaz tatillerinde gidilebilecek en güzel ve en kolay yerlerden biri komşudaki Sakız Adası! Ya da komşunun söylemiyle Chios!
Biz de 19 Mayıs tatili sırasında üç günlük kısa bir mola için Sakız Adası’nı tercih ettik. Çeşme’den kalkan üç ayrı firmanın feribotları ile sadece yirmi dakikada Yunanistan’ın Sakız adasına varabiliyorsunuz. Firmalar, Ertürk, Turyol ve bir de Yunan firması olan Tilos Travel.
Ben gitmeden önce okuduğum bloglarda, Turyol daha geç vardığı için Ertürk yolcularının sırasının arkasına kalıyor diye okuduğumdan daha önce varacak olan Ertürk feribotunu tercih ettim. Fiyatlar kış ve yaz sezonu olarak farklılık gösteriyor. Şubat’ta kişi başı gidiş-dönüş 25 avro olan biletler, Mayıs ayında Turyol’da 40 avro, Ertürk’te 45 avro olmuş.
Biz 19 Mayıs, çok kalabalık olur diye 20 Mayıs’ta gitmeyi tercih ettik ama düşünemediğimiz şey ‘herkesin bizim gibi’ düşündüğüydü! 🙂
19 Mayıs’ta İstanbul’dan Çeşme’ye gelip geceyi Ulusoy Limanı’na çok yakın olan Neşe Otel’de geçirdik. Küçük, sevimli bir aile pansiyonu aslında. Merkeze de çok yakın olduğu için Çeşme’de güzel bir akşam yemeği yeme ve dükkanları, limanı gezme fırsatı verdi bize.
Ertesi sabah, 9:20 feribotu için yedide arabamızı Ulusoy Liman’ın otoparkına bırakmak üzere otelden çıktık. Ama limana geldiğimizde gördüğümüz pasaport ve check-in kuyruğu ile şok olduk. Yine de bir gün önce bunun üç katı olduğunu öğrenince nispeten rahatladık.
Ancak bir saatlik kuyruk bekleme ve dolayısıyla Ertürk feribotunun bir saat rötarlı olması, Turyol’dan sonra kalkmasına neden oldu. Buna rağmen inişte hızlıca gümrükten geçtik, gidişimizdeki kuyruğa yakalanmadık.
Sakız Adası’nın merkezi feribottan indiğimiz Chios. Adanın merkezi olan Chios, dağlık bölgeler yerine enine genişlemiş bir yer. Yaklaşık 55.000 nüfuslu adanın 30.000 nüfusu Chios’da yaşıyor.
İnince hemen çıkışta araç kiralama firmaları var. Oradan da araba kiralarız diye umuyordum. Ama yine Türklerin adaya akın ettiğini hesaba katmadığım için araç bulamadık. Bulsaymışız da günlük kiralama fiyatları kış sezonunda 25 avro iken, yaz sezonuna geçildi diye manuel araçlar 50 avroya, otomatikler de 80 avroya çıkmış. Bu Yunanlıların da bizden aşağı kalır yanı yok uyanıklıkta!
Hal böyle olunca, araba da kiralayamadık ve o günü taksi ile geçirmeye, ertesi gün için de tur satın almaya karar verdik. Ertürk’ten ertesi güne kişi başı 20 avroya ‘Güney Ada Turu’ satın aldık.
Neyse ki gitmeden otelimin rezervasyonunu yapmıştım. Pek çok blogta tavsiye edilen Gracien Castle Hotel tercihim oldu ve iki geceliğine 210 avroya yer ayırttım.
Merkez içinde taksi fiyatları 6-7 avro, yakın uzaklar ise 12 avro… İlk gidişte taksi aldık ama sonrasında otelimiz merkeze on beş dakika yürüme mesafesinde olduğunda yürümeyi tercih ettik.
Sakız Adası Hakkında Kısa Bilgiler
Yunanistan’ın beşinci büyük adası Sakız, Avrupalılar için Chios adası. Yunanlılar ‘Hios’ olarak okuyorlar ismini…
Homeros destanında da adı geçen bu ada için Yunan şair Georgios Drossinis şöyle bahsetmiş: ‘Chios harika bir ada. Adını söylerken bile gül suyunu hissediyorum!’. Gerçi neden bunu söylediğini anlayamadım. Çünkü adada böyle bahsedilecek kadar yoğun gül görmedim? 🙂
Adadaki ilk kolonileşme İyonlar tarafından gerçekleştirilmiş. İyonlar zamanında ada Yunanistan’ın en önemli ticaret merkezi haline gelmiş. İyonlardan sonra Büyük İskender’in adayı işgal etmesiyle Sakız adası, Helenistik döneme geçiş yapmış.
Büyük İskender’den sonra sırasıyla Yunan, Pers, Roma, Bizans, Ceneviz hakimiyetine geçmiş. Bizans İmparatorluğu döneminde Cenevizlilere verilmesinden dolayı, adada Helenistik yapılardan ziyade İtalyan mimarisi göze çarpıyor. Cenovalıların ‘Sikio’ dediği adada, özellikle köylerde mutlaka bir meydan, meydan etrafında kafeler ve meydana çıkan yollar ile tipik bir İtalyan mimarisi baskın.
Cenevizliler döneminde ada halkı pek eziyet çekmiş. Hem geleneklerini uygulamakta zorluk yaşıyor, hem de ağır vergiler altında eziliyormuş. Katolik Cenevizliler, Ortodoks Sakızlılara din konusunda çok baskı yapıyorlarmış. Sakız ticareti ile Cenevizliler zenginleşirken, halk gittikçe fakirleşiyormuş. Sakız maddesi, bugün de olduğu gibi altından daha değerliymiş. Hatta çok mahsul alınırsa az bulunup da fiyat artsın diye, Avrupa’ya giden ticari gemiler batırılıyormuş.
Bir yandan da yoğun korsan saldırılarına maruz kalan halk iyice mutsuzlaşmış. Zayıf duruma düşen Cenevizliler, armatör Simone Vignosi ile anlaşıp Ceneviz toprağı olan adada Maona adıyla bir şirket kurmuş. Şirket, özellikle sakız ürününe dayalı ticareti takip ediyormuş. Ada, Maona yönetiminde iken, köle ticaretinde de bir merkez haline gelmiş.
Maona yönetimi, Venedik’in baskısına karşı bu stratejik adayı ellerinde tutabilmek için Batı Anadolu Türkmen beyliklerine 500’er düka altını vergi veriyormuş. Yıldırım Beyazıt, bu beylikleri Osmanlı’ya bağlamış ve I. Mehmet zamanında vergi 4.000 düka altına çıkarılmış.
II. Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra ise Sakız-Osmanlı ilişkilerinin seyri değişmiş ve Maona yönetimi elçiler gönderip yıllık vergiyi 6.000 düka altına çıkararak barışı sağlamayı başarmış. 1456 yılında Sakız adasına geniş kapsamlı harekat hazırlıkları yapılırken, verginin 10.000 düka altınına çıkarılmasıyla bundan vazgeçilmiş.
Ancak Kanuni Sultan Süleyman döneminin sonlarında ödemelerin üç yıl boyunca kesintiye uğraması ilişkilerde gerginliğe yol açmış. Sakız Beyleri uyarılara rağmen vergi borçlarını ödemeyince, 28 Mart 1566 tarihinde Kaptan-ı Derya Piyale Paşa, donanmasıyla adaya gelmiş.
Aslında sadece Sakız vergisini tahsil etmek için adaya gelen Piyale Paşa, adanın on iki yöneticisini huzuruna davet etmiş. Ancak, yöneticilerden borcun ödenemeyeceği yanıtını alınca, onları tutuklayarak zincire vurmuş. Piyale Paşa’nın emriyle harekete geçen yeniçeriler de, zaten mutsuz olan halk tarafından çok zayıf bir dirençle karşılaşarak şehri ve kaleyi ele geçirmişler.
Piyale Paşa Sakız Adası’na girdikten sonra kiliselerden birini camiye çevirmiş. Aynı zamanda adaya bir kadı, imam, hatip ve müezzin tayin etmiş. 1566 tarihinde adanın kaydı yapılarak, 8 kasaba, 31 mahalle, 52 karye ve 58 manastırdaki gayrimenkuller sayılmış.
Yine, Sakız’ın zaptından bir süre sonra İstanbul’daki Fransız elçisinin ricası üzerine bir fermanla, adadan sürülen Katolikler ’den isteyenlerin dönmelerine ve kendi kiliselerine sahip olmalarına izin verilmiş. Sakızlıların bir kısmı ise (1453’e kadar eski bir Ceneviz kolonisi olan) İstanbul’un Galata semtine yerleşmiş.
Osmanlı, halkı dinlerinde, dillerinde serbest bırakmış. Kendi okulları, kendi hukuk sistemleri ile iç işlerinde tamamen bağımsız ve en refah dönemlerini Osmanlı hakimiyetinde geçirmişler.
Osmanlı’nın iki istediği varmış. Biri, Eylül ayında hasat zamanı geldiğinde, sakızın üçte birini vergi olarak almak. Bu işi takip için Kanuni Sultan Süleyman adaya ‘Sakız Emiri’ atamış. Tek işi sakızı tartıp, üçte birlik bu vergiyi takip etmekmiş.
Diğeri ise, Osmanlı, Sakız adasından bir kişinin bile adanın dışına çıkmasına izin vermemiş. Bunun sebebi de sakızın kaçırılmasını engellemekmiş. Bu sebeple gelenekler de devam edip, günümüze kadar gelmiş.
Ada, 1912 yılında bağımsızlığını kazanmasıyla Yunanistan’a geçmiş.
Altından Daha Değerli Bir Ürün: Sakız
Ada ismini ‘mastika’ (mastic) yani sakız ağaçlarından almış. Adadaki sakızın tarihi en az 3000 yıllık.
I. yüzyılda ağzında yaralar olan gezginler Sakız adasına gelmişler. Ağaçtan akan reçineleri tadı ve kokusu güzel diye yemeye başlıyorlar. Derken ağızdaki yaraların geçtiği fark ediliyor. Böylece daha V. yüzyıllarda sakızın anti bakteriyel özelliği anlaşılıyor. O zamandan beri de korsan saldırılarına uğruyor. Korsanlar sadece sağlık için değil, yapıştırıcı özelliği nedeniyle gemi yapımında, mumyalarda da kullanılıyor.
Bu kadar faydalı olduğu görülünce başka coğrafyalarda da yetiştirilmeye çalışıyor ancak olmuyor. Araştırmalar gösteriyor ki adanın güneyindeki hava akımı bu ağacın yetişmesini sağlıyor. Güneyden esen ‘sirokko’ rüzgarları ve kuzeydeki dağların yağmuru kesmesi nedeniyle sakız ağaçları sadece adanın güneyinde yetişiyor.
Sakız müzesine (Mastic Museum) gittiğinizde detaylı bilgileri hatta on yedi çeşit sakız ağacının nerelerden geldiklerine dair bilgileri öğrenebilir, eski sakız fabrikalarından kalma makinaları görebilirsiniz.
Sakız ağacına işlem yapmaya başlama dönemi haziran ayında başlıyor. Önce ağacın dibinde biten otlar temizleniyor ve taş v.s. ne varsa ağacın kökünden süpürülerek temizleniyor. Sonra, ağaç kökünün etrafına toprağa kalsiyum karbonat yani bildiğimiz tebeşir tozu dökülüyor. Bunun amacı ağaçtan damlayan sakızların toprağa bulaşmadan tozun üzerinde temiz bir şekilde kuruması ve daha rahat toplanması.
Temmuz ortasında ağacın alt gövdesinden başlanarak çekice benzer bir aletle yarıklar açılmaya başlanıyor. Bu çizik atma yani ağacı uyandırma işlemi haftada bir yukarıya doğru tekrarlanıyor. Bunlar, ağaca zarar vermeyen küçük yarıklar ve amaç ağacı uyandırarak ‘hadi artık mahsul verme vakti geldi’ demek.
Toplanan sakızların %50’si taaa Cenevizliler zamanında kurulan, Osmanlı zamanında da devam ettirilen Sakız Birliği’ne veriliyor. 40 kilo sakızdan bir litre sakız yağı çıkar ve bu yağ da parfüm sektöründe kullanılır. Bir damla yağın listelerce kazanlara yettiği söylenir.
Ağustos ortasında yere düşen büyük parça kurumuş sakızlar toplanıyor. Son olarak asıl toplama ise Eylül sonu gerçekleştiriliyor. Yedi yaşına kadar bir ağaç 50-100 gram, yedi yaşından sonra ise yaş artıkça maksimum 300-350 gram sakız verir. 60-70 yıl ürün vermeye devam eder. Ne kadar az ve dolayısıyla değerli olduğunu siz düşünün!
Ama sakız ağacı öyle bir ağaç ki, kesilse de yansa da yirmi metreye inen kökleri çok derin olduğu için ölmüyor ve Anka kuşu gibi yeniden canlanıyor. Başka coğrafyalarda yetiştirilmesi çok denense de başarılamamış. Biraz Çeşme civarında yetiştirilmiş ancak mübadele zamanında Çeşme’deki Rumlar göçüp, oralara Balkanlardan gelen Türkler yerleştirilince, onlar da ağacın bakımından anlamayıp kesmişler.
Tunç çağına kadar bilinirliği giden sakız, tarih boyunca adada o kadar değerliymiş ki, Ceneviz döneminde köylerin tek giriş çıkışları varmış ve geceleri bu çıkışlar demir parmaklıklarla kapatılırmış. Gece, mastika yani sakız kaçakçılığı yapılamasın diye… Bugün kilosu 130 avro civarı olan sakız halen o günlerdeki değerini koruyabilmiş.
Adada sakızın her şeyi yapılmış neredeyse… Özellikle mide rahatsızlıklarına, reflüye çok iyi geldiği söylenen sakızın, likörü, diş macunu, suyu, sodası, şekeri, uzosu, v.s…. var da var…. Mide ve bağırsak kanserinde kullanılan ilaçların sakızdan yapıldığı söyleniyor. Sakız kremleri sedef ve cilt hastalıklarına iyi geliyor. Sakızlı yumuşak şekerler mide rahatsızlıklarına tavsiye ediliyor. Sakızlı uzonun siyah etiketli olanının bizim rakıya yakın tadı olduğunu söylüyorlar. Diş macunu da diş eti rahatsızlıklarına faydalı deniliyor.
Sakız Adası’nda Geçim Kaynağı
Diğer Yunan adalarının aksine Sakız adası aslında turistik bir ada değil ve olmayı da hiç istemiyor. Aslında adanın birincil geçim kaynağı ‘denizcilik’! Hemen her evde bir denizci var ve tarihten bu yana süren adeta bir gelenek…
İkinci en önemli geçim kaynağı tabi ki ‘Sakız’! Bin yıllardır sakızın başka hiçbir yerde yetişmemesi ve buradan yapılan sakız ticareti ada halkını oldukça zenginleştirmiş.
Turizm ise üçüncü geçim kaynakları ancak bunun gelişmesini istemiyorlar. Hatta adaya uluslararası bir havalimanı yapılacak ve buna karşı çıkıyorlar. Çünkü burada turizm gelişirse, ilk iki ana geçim kaynaklarında çalışacak insan kalmayacak!
Pek adı geçmese de adada reçel yapımı çok önemli ve reçelden de oldukça büyük bir gelir var. Özellikle limon ağacı çiçeği, antep fıstığı, bergamut, bebek limon gibi alışılmışın dışında reçeller de var. Sakız reçeli isimli bazı ürünler Türkiye’de satılsa da aslında bu reçel değil, macun! Yemesi de oldukça zor, aldanmayın! ‘Rena’nın Reçelleri’ni pek çok dükkanda bulabilirsiniz.
Sakız Adası İlk Günümüz
İlk günümüzün bir videosu ile yazıma devam edelim 🙂
Sakız Adası’na gidenlere tavsiyem iki gece – üç gün kalmaları ve mutlaka araba kiralamaları. Biz araba bulamadığımız için ilk gün taksi ile yakındaki Karfas koyuna gittik. (Taksi ile merkezden 12 avro tek yön). Ancak aslında ada oldukça büyük. O gün arabamız olsaydı başka koyları da görmeyi tercih ederdim doğrusu.
Karatzas restoranında muhteşem bir ziyafet çektik. Aynı zamanda otel de olan restoran da porsiyonlar gerçekten çok büyük. Kalamar, kabak kızartması, küçük balık kızartması, Greek salatası ve Uzo’ya iki kişi için 50 avro ödedik. Ama gelenlerin hepsini bitiremedik.
Yemeğin ardından bir Yunan kahvesi içmek için biraz ilerideki Vanilya Cafe’ye oturduk. Türk kahvesi ile Yunan kahvesi arasında ne fark var derseniz, ben pek anlamadım ama söylenene göre Yunan kahvesi daha az kavrulmuş!
Akşamüstü geri dönüp merkezdeki Paragka Taverna’ya gittik. Burası canlı müziğin olduğu bir Yunan tavernası.‘Taverna’, Yunanistan’da ‘lokanta’ demek. ‘Taverna’ yazan bir yer görürseniz bizdeki gibi müzikli eğlence gibi düşünmeyin. Ancak Paragka Taverna’da harika bir canlı müzik var.
Genel olarak Yunanistan akşam yemeklerini geç yer. Akşam 21:00’de yemek, 22:00’de de müzik başladı. Tüm müşteriler Türk olduğu için şarkılar Yunandan çok Türk müzikleriydi. Tarkan’dan, Sezen’den… Ama gerçekten güzel bir eğlence…
Tabakların da kırıldığı gecede; Greek salatası, küçük börekler, cacık, patates kızartması, tepeleme karides kızartması, kalamar, tavuk şiş (Souvlaki diyorlar şişe) ve sınırsız içki kişi başı 35 avro. Ne yazık ki öğlenden yediklerimden hala dolu olduğumdan gelenlerin çoğunu yiyemedim. Siz siz olun buraya akşam gidecekseniz öğlen pek bir şey yemeyin!
Sakız Adası’nda Gezilecek Noktalar
Biz vakit bulup göremesek de, sizler için rehber olması adına adadaki başlıca gezilecek yerler şöyle:
- Chios Limanı
- Chios Arkeoloji Müzesi
- Chios Kalesi
- Sakız Müzesi
- Osmanlı Hamamları
- Nea Moni Manastırı
- Olimpi Mağarası
- Arkeoloji Müzesi
- Bizans Müzesi
- Chios Denizcilik Müzesi
- Citrus Narenciye Müzesi – Kampos
- Osmanlı Hamamları
Sakız Adası Plaj ve Kumsalları
Karfas : Merkeze yakınlığından olsa gerek, adanın en popüler kumsalı. Kumsal boyunca kafe ve restoranlar var. Sahil kum olduğu için hem yürümesi kolay hem de çocuklu aileler için uygun.
Mavra Volia & Mastichochoria : Mavra Volia kumsalına varmak için önce Mastichochoria kumsalından geçiliyor. Etrafında birkaç tane balık restoranının bulunduğu, denizinin çakıllı ve pırıl pırıl olduğu bir yer. Mavra Volia’nın özelliği volkan patlaması sonucu oluşması.
Adanın Diğer Kumsalları:
- Agia Dynami
- Karfas
- Komi
- Lithi
- Elinda
- Tigani
- Trahili
- Agia Fotia
- Salagona
- Nagos
- Vroulidia
- Glari
Sakız Adası’ndan Ne Alınır?
Damla Sakızı – Adaya adını veren sakız, tarih boyunca en önemli ticari ürünlerden biri olmuş. Uğruna kanunlar yazılıp, köylerde insanlar hapsedilip, gerektiğinde gemiler batırılmış. Adada sakızın her türlüsünü bulmak mümkün. Kendi küçük parçalar halinde satıldığı gibi, kremi, diş macunu, macunu, suyu, sodası gibi farklı ürünler de var. Bilinen en eski tarihlerden beri sayısız faydası olan sakızın, adada müzesi de var.
Şarap – 1500 yıllık bir geçmişi olan Sakız şarabı, Volissos köyü çevresindeki bağlardan üretiliyor. Ariousios ve Kefelas şaraphanelerinin ürettiği şarapları almadan dönmeyin.
Sakız Likörü – Sakız likörü, hemen her yemekten sonra size ikram edilir. Her hediyelik ve sakız ürünleri satan dükkanlarda bulabilirsiniz. Bence sakızın en güzel hali
Peynir – ‘Mastelo’ peynirleri, hellim peyniri gibi ızgara yapılıyor. Bunun yanında Feta peynirleri de tüm Yunanistan’da olduğu gibi adada da Greek salatası’nın üzerinde yerini alıyor.
Reçel – Adadaki gizli geçim kaunağı neredeyse reçel! Reçelci Rena en meşhur olanları. Antep fıstığı, ceviz, incir, bergamut ve limon çiçeği en adı geçen reçellerden.
Uzo – Tüm Yunanistan’da olduğu gibi uzo da sakız Adası’ndan alınacaklardan. Sakız aromalı olanı da tercih edebilirsiniz. En popüler marka Kazanisto.
Sakız Adası lezzetleri için ayrıca ‘Sakız Adası’nda Yeme & İçme’ isimli yazımı ve Sakız Adası’nın tarihi Mastik köyleri için de ‘Mastichoria: Sakız Adası’nın Ortaçağdan Kalan Sakız Köyleri’ yazımı okuyabilirsiniz.