Sakız Adası'nın Mastik Köyleri

Sakız Adası genel bilgiler ve gidişimizin detaylarını ‘Ayağımın Tozuyla Sakız Adası’ isimli yazımdan okuyabilirsiniz. Adada  ikinci günümüzde arabamız olmadığı için Ertürk’ten kişi başı 20 avro’ya  ‘Güney Ada’ turu satın aldık. Tur, merkezden kalkıp adanın ortasından geçen ‘Mastik Köyleri’ni yani sakız yetiştirilen köyleri içeriyor.

Sabah 11:00’de limandan, ofisin önünden tur otobüsü kalkıyor. Rehberimiz Ferah hanım gerçekten çok bilgili, on beş yıllık bir rehberdi. Ada ile ilgili harika bilgiler verdi. Ancak ne yalan söyleyeyim turlar pek benim tercihim değil.

Gittiğimiz köylerde gönlümce gezmek, sokaklarında kaybolmak, halkıyla sohbet edip, meydanlarında kahve içmek isterdim. Ancak turda pek böyle bir şansınız olmuyor. Zaman kısıtlı ve biraz koşturarak yapıyorsunuz bu gezmeleri… Ancak yine de arabanın olmadığı yerde kesinlikle iyi bir alternatif, yoksa adayı göremezsiniz!

Güney Ada turu, ‘Mastichoria’ denilen mastik yani sakız köylerini içeren bir tur. O bölgedeki tüm köyler ‘Mastik Köyü’ olarak geçiyor, yani sakız ağaçlarının olduğu köyler….

İlk durağımız Armolia Köyü oldu. Köyün hemen girişindeki sakız ağaçlarının olduğu bir tarlaya girdik ve sakız ağaçları hakkında biraz bilgi aldık. Sakız ağacı gerçekten muhteşem bir ağaç. Yansa da , kurusa da, 25 metre derinliğe ulaşan köklerinden yeniden hayata geliyor.

Sakız üretmesi de epey meşakkatli. Temmuz ayında ağacın kökleri süpürülüp, temizliği yapılıyor. Ağacın köküne tebeşir tozu dökülüyor. Bunun sebebi, yer düşen kızların toprağa değmeden rahatça toplanabilmesi.

Ardından ağacın altından başlayıp zamanla yukarı çıkmak yoluyla, 15 günde bir ufak kesikler atılıyor ağacın gövdesine. Böylece buradan ağaç reçinesini dışarıya veriyor. Ve reçine veren ağaçlar erkek olanlar. Eylül ayına gelince ise hasat zamanı başlıyor.

Maalesef bir ağaçtan 30-50 gram arası sakız toplanabiliyor. Eğer yedi yaşın üzerindeyse, bu 100-150 grama kadar çıkabilir. Bu da sakızın neden bu kadar kıymetli olduğunu açıklıyor sanırım.

Sonrasında da köyün girişindeki seramik satan mağazayı gördük, köyü değil ne yazık ki!

Bu köyün özelliği halkının kendi yaptığı seramikleri satmasıymış. Ben geniş bir salata kasesi aldım. Karşılıklı iki dükkanda seramikler olduğu kadar, sakızın diş macunu, kendisi, çeşitli reçeller, uzo, likör v.s de satılıyor. Ancak buradan aldığımız sakızlar bayat çıktı! Benden söylemesi…

Okuduklarıma göre, kemerlerin tarihi anlattığı köyde her evin önünde avlular, çiçekler ile donatılmış ara sokaklar varmış. Bir dahakine diyelim…

Turda ikinci köyümüz, Pirgi (Pyrgi) oldu. İsmi Pirgos’tan geliyor. Anlamı ‘kule’ demek!. Eskiden 18 metrelik kulede korsan gözcüleri varmış, korsanları gören gözlemci hemen ateş yakarak duman ile halkı uyarırmış. Uzun zamandır bu köye gelmenin hayalini kuruyordum mimarisinden dolayı… 1881 yılında, ada depremden oldukça zarar görse de bu köy sağlam kalmış. Ama özelliği bu değil tabi; evlerin duvarlarındaki şekiller…

Tarih boyunca sakız üretiminin ve dolayısıyla ticaretin de merkezi olan Pirgi köyünün diğer köylerden ayrılan yanı, binaların dış cephesindeki geometrik süslemeleri. Deniz kumu ve çimento karıştırılıp evlerin duvarları bu karışımla baştan aşağı sıvazlanıyor. Üzeri kireç ile boyandıktan sonra, geometrik şekilden şablonlar konularak kireç kazınıyor. Böylece beyazın içinden, altındaki çimento rengi çıkarak desenler oluşuyor. Yani seramikte yapılan ‘kazıma’ yönteminin aynısı. Yunanlılar bu işleme ‘kysista’, biz ise ‘sistire’ diyoruz.

Evlerin duvarlarına hayvan sevenler hayvan, çiçek sevenler çiçek yapmışlar. Bunun yanında motiflerin anlamları da olduğu söylenir. Çarkıfelek çiçeği motifi ‘bu evde şans, para eksik olmasın’ diye yapılır. Yuvarlak motifler ise ‘bu evden aşk, sevgi, muhabbet eksik olmasın’ anlamında. Bir metrekare desenin yapım işçiliği bugünlerde 100 avro.

Köydeki Agion Apostolon Kilisesi de aynı süslemelere sahip. Sekiz köşeli bir mimari ile yapılan kilise Bizans döneminde inşa edilmiş. İçinde 1665 yılında yapılmış duvar resimleri var. Kapıdaki yazıtta buranın 1564 yılında yeniden yapıldığı yazıyor.

Anlatılana göre Picasso, bu köyün geometrik şekillerini kıskanmış. Bana pek inandırıcı gelmese de kulaktan kulağa söylenen köyün adının ‘Picasso’yu Kıskandıran Köy’ olarak geçtiği…

Diğer yandan köyde Kristof Kolumb’un evi de var. Hindistan’ı keşfe çıktığında (Hindistan diye Amerika’yı keşfetti ama bunu hiç bilemedi) burada çok iyi denizciler ve haritalar olduğundan, bu adada kalıp buradan yanına tayfa ve harita almış. Hatta Amerika’yı bu yetenekli denizciler sayesinde keşfettiği söylenir.

Kristof Kolomb’un evinin kapısında fotoğraf çekenlerin Amerika’ya gittiği inancı var. Biz de çektik, bekliyoruz 🙂

Yine rivayete göre evinin önünde fotoğraf çektirenler Amerika’ya gidermiş. Biz de çektik tabi fotoğraflarımızı, gidersek rehberimize haber vereceğiz.

Kapıda anahtar olması, içeride yaşlı yaşıyor mesajını veriyor.

Köyde kapıların üzerinde bırakılmış anahtar varsa, bu içeride yaşlıların yaşadığını gösteriyor. Hem komşuları hem de belediye her gün gelip onları kontrol edebilsin diye. Belediye her gün, yaşlı ve tek başına yaşayanlara yemek getiriyor.

Aynı zamanda evlerin kapılarında pet şişeler içinde su görürsünüz. Bunun sebebi de sudan korkan kediyi uzaklaştırmak. Özellikle de yaşlıların evinde kediden dolayı sakatlanma olmasın diye her kapıda su şişesi görebilirsiniz.

Tüm Yunanistan’da ve adalardaki köylerde siyah giymiş kadınlar var. Bunun anlamı, bu kadının eşinin vefat ettiği. Kadınlar için yas süresi sınırsız; yani eşleri öldükten sonra ömürlerinin sonuna kadar yas tutar, simsiyah giyer ve bir daha evlenmezler. Oysa erkekler için yas süresi sadece kırk gün. Eşini kaybeden erkek, kırk gün boyunca bileğine siyah bir bant bağlar. Kırk gün sonunda kilisede ayin okunur ve siyah bantı çıkartır. Yani yas bitmiştir ve yeniden evlenebilir.

İtalyan stili mimari havasını tam olarak hissettiğiniz meydanı çok keyifli. Tüm sokaklar bu meydanda birleşiyor. Kocaman çınar ağaçları altında muhakkak Greek Coffee içmenizi öneririm. Üstelik duble kahve sadece 2.50 avro! Bu arada dip not: Yunan Kahvesi ile Türk Kahvesi arasındaki tek fark, onun biraz daha az kavrulmuş olması.

Meydanda duble Greek Coffee 2.50.- avro

Köyün bir girişi, bir de çıkışı var. Sakız kaçırılmasın diye eskiden akşamları bu kapılardaki demirler kapanır, halkın köyden çıkması yasaklanırmış.

Sakız ağacı, Armolia Köyü ve Pirgi köyü için haydi buyurun videoma 🙂

Turdaki üçüncü durağımız, Mesta köyüne gitmeden önce Mesta LimanıLimenas ya da bilinen diğer adıyla Paşa Limanı oldu. Paşaların geldiği liman olduğu için bu adı alır. Burası diğer adalara yolculuk yapan gemilerin uğradığı, çok güzel denizi olan, ufacık bir liman köyü. Mykonos’a buradan ulaşım mümkün.

Sadece iki tane lokanta var sahilde. Biz en sondaki lokantada yedik, Sakız adası hatta tüm Yunanistan’da yediğimiz en turistik ve lezzetsiz yemekti. Turla gitmenin bir dezavantajı da bu. Fazla beklemeyelim diye fiks mönü aldık. Kişi başı 16 avro. Dört kişiyi bir masaya oturttular ve her şeyden dört kişi için sadece bir porsiyon geldi. Porsiyonlar ufak ve lezzetsizdi.

Dört kişi için gelen meze porsiyonları

Yani bir porsiyon ile dört kişiden para almış oldular. Hiç tavsiye etmem, tur ile giderseniz bile mönü almayın, kendiniz sipariş verin ve mümkünse diğer restoranda oturun. (Yanında küçük bir iskelesi olan). Ama mayonuzu yanınıza alın ve muhakkak buradan denize girin!

Turumuzun son durağı ise daracık sokakları ile meşhur Mesta Köyü. Sakız adasındaki Ortaçağ köylerinden en eskisi ve en iyi korunmuş olanı. Neredeyse hiç değişime uğramamış. Köyün bir özelliği de, 9.9 ve 9.6 puan almış olan butik otellerin olması.

Taş evler ve taş kemerlerle kaplı, yeşillikler ile süslü dar sokakları eski bir masalın içinde geziniyor hissi veriyor insana… Köy korsan saldırılarından korunmak amacıyla, her köşede beş köşeli gözetleme kuleleri inşa edilmiş. Bu köyde de diğer sakız köyleri gibi bir giriş, bir de çıkış var.

Köyün labirent gibi inşa edilmesi korsanlardan kaçmak için köylülerin bir hilesi aslında. Evleri birbirlerine bağlayan kemerler, korsanlar geldiğinden evden eve kaçmak için bir yol. Hatta evlerin duvarlarında küçük pencereler görüyorsunuz, bunlarda korsanlara kızgın yağ döktükleri pencereler… Anlaşılan korsanlardan epey çekmiş bu adanın halkı!

Merkezdeki 1833 yılında inşa edilmiş Taksiarhis Kilisesi çok önemli. Bu küçücük köyde böyle bir kilise görmeyi beklemiyor insan…. ‘Taksiarhis’ kelimesi dört baş meleği tanımlar: Mikail, Cebrail, Azrail ve İsrafil. Bu kilise, Cebrail ve Mikail’e ithafen yapılmış.

Cebrail haberci, Mikail ise koruyucu melek.  Her türlü felaketten korur, özellikle şeytandan… Bu yüzden denizciler, denize açılmadan önce muhakkak Mikail’e burada dua eder. Mikail’in içerideki resimlerinin teknik resim olduğu söyleniyor; yani sağa giderken sağa, sola giderken sola bakar. Bunun anlamı: ‘Gözüm üzerinizde sizi koruyorum’ der. Bu kilise aynı zamanda, adak kilisesi. Çocuğu olmayanlar adak yapar ve adak olunca büyük mum yakılır teşekkür mahiyetinde… Kilisede 450 yıllık bir mihrap var. İçerideki tüm ahşap işçiliği çok özel. Kilisenin çoğu ahşap olduğu için sürekli ilaçlama ve vernikleme yapılıyor. İçeride fotoğraf çekmek ve kayıt yapmak yasak.

Mesta köyünde pek çok şenlikler yapılıyor. 7 Ağustos St. Emilian Festivali, 8-9 Ağustos’ta Soumas festivali, 15 Ağustos’ta adadaki pek çok köyde kutlanan ‘Hz. Meryem’in Göğe Kabulü’ festivali. 17 Ağustos’ta Mesta limanı’nda ‘Balıkçılık Festivali’ var. 8 Kasım’da da renkli kostümler giyerek geçitler düzenliyor Mesta halkı… Bu köyler birbirlerini çok destekler, muhakkak herkes birbirini festivaller sırasında ziyaret eder.

Tur satın almanın elbette avantajlı yanları var. Öncelikle bir rehber eşliğinde geziyorsunuz ve oldukça güzel bilgiler elde ediyorsunuz. Araba kullanmak, park sorunu ile uğraşmak zorunda kalmıyorsunuz. Ancak dezavantajı ise istediğiniz yerde, isteğiniz kadar kalamıyorsunuz. Güney ada turumuz maalesef, bir köyün sadece iki mağazasını ve diğer iki köyü de hızlıca görmek şeklinde sonlandı.

Bizim göremediğimiz ama Mastichoria bölgesindeki bir diğer köy de Olimpi Köyü. Diğer köylerde aracınız varsa köyün girişindeki otoparka bırakılması gerekir iken bu köyde araba ile dolaşılabiliyormuş. Ancak dar sokaklara dikkat! Köyde yer alan mağara da görülmesi gereken yerlerden…

Vuno ve Kalamoti de bölgenin küçük, mastik köylerinden…

Sakız Adası’nın Görülmesi Gereken Diğer Köyler

Sakız Adası’nın köyleri gerçekten çok aklımda kaldı. Gördüğüm üç köyü bile yeterince gezemedim, eminim diğer köyler de onlar kadar güzeldir. Size rehberlik etmesi açısından, ben gitmesem de işte Sakız Adası’nın başlıca köyleri:

  • Anavatos – Sakız adasının merkezine on altı kilometre uzaklıkta bulunan terk edilmiş bir orta çağ köyü. ‘Sakız Kıyımı’ veya batı literatüründe ‘The Massacre at Chios’ diye anılan kalkışma yıllarında birçok Sakız köylüsünün bu köyde intihar teşebbüsünde bulunduğuna inanılır.  Ünlü Fransız ressam Eugene Delacroix 1824 yılında bu isimle bir tablo da yapmış. Söylenene göre köyde, kışın sadece bir yaşlı kadın yaşamakta.
  • Avgonima – Görenleri büyüleyen bir köy olduğu söylenen Avgonima, taş evleri ve Ege Denizi manzarası ile vazgeçilmez. Köyde bulunan otantik evlerden oluşan pansiyonlara konaklama imkanı bulunmakta. Adada mastello peyniri, hortakeftedes, loukumades, katsiki ve çipuro gibi yerel tatlar ile harika bir gün batımı için en ideal köy.
  • Volissos – Adanın kuzeyinde yer alan Volissos, gün batımının en keyifli yaşandığı yerlerden. Geleneksel evleri, kalesi ve otantik yemekleri ve Sakız Adası şarapları ile anılır.
  • Kalamoti – Orta çağ ve kale tipi köy özelliklerini büyük oranda taşımakta. Köyün çevresindeki vadiler, zeytin ve meyve ağaçları ile kaplı. Güneyinde Panagia  Agrelopuo Kilisesi ve kuzeyinde ise Zyvos’un ortaçağ kulesi var.
  • Vrontados – 150 yılı aşkın bir süredir Paskalya’da yapılan Rouketopolemo (Roket Savaşı)’ya ev sahipliği yapan Vrontados, Sakız’ın ileri gelenlerinin ikamet ettiği yerlerin başında gelir.
  • Thymiana – Her sene bahar başlarında yapılan Mostra Karnavalı ya da Apokries eğlenceleri ile ünlü bir köy.
  • Daskalopetra – ‘Öğretmen Taşı’ anlamına gelen Daskalopetra, Sakız adasındaki arkeolojik eserlere ev sahipliği yapar. Günümüze ulaşmış ve kaidesinde grifon ayakları ögesi bulunan bir sunağın, Homeros’un ders verdiği kürsü olduğuna inanılmakta. Yunan mitolojisinde oldukça önemli bir yere sahip Homeros’un Sakız Adası’nda doğduğu ya da orada yaşadığına inanan kişilerin sayısı az değil.
  • Kardamyla – Sakız Adasının kuzeyindeki en güzel plajlara ev sahipliği yapan , Yunanistan’da ‘denizcilerin beldesi’ diye anılır. Sakız’dan Atina’ya ya da Sakız’dan Midilli’ye yapılan feribot seferlerinde hizmet verenlerin birçoğu Kardamyla’lı imiş.
  • Marmaro – Adı ‘mermer’ anlamına gelen bu sahil yerleşimi serin denizi ve kuzeyden esen serinletici rüzgarı ile yaz aylarında Sakız turizminin vazgeçilmez yerlerinden birisi. Marmaro, eşsiz sahilleri kadar verimli bağları ve bahçeleri ile de görülmeye değer.
  • Lithi – Sakız’ın en güzel plajlarından birisi de Lithi’de. Lithi sahilindeki Sakız Adasının en güzel tavernalarında, Sakız Adası’na özgü karides, ahtapot ve kalamar gibi deniz mahsulleri bulmak mümkün.
  • Vessa – Sakız Adası’nın ortaçağ köylerinden ve yıllar boyunca doğal yapısını korumuş. Diğer orta çağ köylerinin aksine daha dar ve uzun binaları ile kale görüntüsü vermekte.
  • Pitious – Sakızın kuzeyinde yer alan orta çağ köyü olan Pitious, adını bölgede çok sayıda bulunan Pitise isimli çam ağaçlarından alır. Köyde yer alan ‘vigla’ diye bilinen gözetleme kulesi, Sakız Adası’ndaki tarihi yapıların başında.
  • Lagada – Bölgenin coğrafi konumu nedeniyle sakinleri genellikle deniz tüccarı ve denizciler olan köy, adanın kuzeybatısında ve yemyeşil. Denize sıfır restoranlarında, Oınousses (Koyun Adası) Adası manzarası eşliğinde harika deniz ürünlerinin tadına bakabilir ve gün batımında keyifli fotoğraflar yakalayabilirsiniz. Sakız Adası’nın en iyi restoranları burada. Günbatımında akşam yemeği yemek için en ideal yerlerden biri.
  • Oinousses Adası – Günümüzde birçok zengin armatörün yazlıklarına ev sahipliği yapan Oınousses Adası, adanın batısında yer alan Psara adası gibi en yakın komşu adalardan biri. Sakız Adası’nda deniz yolculuğu ve Sakız Adası’nda dalış turizmi yapmak isteyenler için güzel bir adres.
  • Psara Adası – Sakız Adasının kuzeybatı açıklarında yer alan ve nüfusu sade 458 kişi olan sakin ve küçük bir ada.
  • Agios Isidoros – Adada kum ve plaj isteyenler için tarih dolu bir sayfiye. Agios Isidoros şapeli ile adanın en güzel denizlerinden biri.
  • Emporeios – Adanın güneyinde yer alan köy, antik yerleşime ev sahipliği yapar. Tarihi yerlerin başında gelen bu antik kalıntılara dair eserler bugün Sakız Müzesi’nde gezilebilir.
  • Komi – Bu sahil beldesi, en lezzetli Sakız yemekleri ve farklı deniz mahsulü tariflerinin sunulduğu balık tavernaları  ile ünlü.
  • Mavra Volia – Pyrgi köyüne çok yakın bir mesafede bulunan Mavra Volia, ada sakinlerine göre Sakızın en büyülü ve güzel plajı. Adını, berrak sularının içinde bulundurduğu volkanik siyah çakıl taşlarından alır. Sakız Adası’nın görülmesi gereken doğal güzelliklerinin başında gelir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.