Zorbanın adası Girit. Girit’in ikinci büyük şehri Hanya ise, adanın kalbi gibi. 1645’te Osmanlı’nın fethettiği şehir, bir Yunan adasında olduğunuzu size tam anlamıyla hissettiriyor. İşte ufak bir göz atışla Girit!
Yıl 1964… Deli dolu bir adam… “Acıyı unutmak için en iyi ilaç dans etmektir!” diyerek kollarını iki yana açık döne döne, ellerini bir yere bir duvara vurarak dans ediyor… Bu sahne Yunanistan’ın Girit adasında geçiyor ve sinema tarihine damgasını vurmuş, üç dalda Oscar almış meşhur Zorba filminden..
Sahnedeki müthiş sirtaki dansını yapan ise Zorba (Alexis Zorbas) rolündeki Anthony Quinn. Hayattan istediğini alamamış, mutsuz yarı Yunan, yarı İngiliz yazar, kendisine miras kalan maden ocağını işletmek için Girit’e gelir ve hiçbir şeyi umursamayan Zorba ile tanışır.
Zorba’nın hayata bakışı, bir süre sonra yazarı da etkileyecektir… Taş evler ve parke taşlı yollarla kaplı köyler var adada… Halkın kıyafetleri ise, bizim köylüler gibi… Zaten filmde bol bol Türklerin adı geçiyor. Hüseyin Ağa, Süleyman Paşa… Uzun yıllar adada birlikte yaşamışlar, gerektiğinde komşu olmuşlar, bazen de savaşmışlar. Gelenekler ve kurallar çok katı. Dini kurallar ağır.
İKİ AYRI İKLİM VAR
Bugünün Girit’i ise o günden çok farklı. M.Ö 3000 yılından gelen Minoan kültürünün üstüne eklenen Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Arap, 400 yıl süren Venedik ve neredeyse 250 yıl süren Osmanlı izleriyle hem geleneksel, hem de bir o kadar Avrupalı bir Girit var…
Yunanistan’ın en büyük, Akdeniz’in ise beşinci büyük adası olmanın haklı gururunu taşıyor. Herkesin çok rahat İngilizce konuştuğu ada, hem sunduğu kültürel zenginlikle, hem muazzam lezzetleriyle, hem de turkuvaz renkli plajlarıyla tam bir turizm adresi.
Adayı neredeyse tam yarısından kesen sıradağlar, iki ayrı iklimin oluşmasına sebep olmuş. Kuzeyde Akdeniz, güneyde ise Afrika iklimi hakim. Yani anlayacağınız havası dahil, her şey bir karmadan oluşmuş bu sevimli adada…
KALBİ HANYA
Chania (Hanya), Rethymno (Resmo), Heraklion (Iraklion ya da Kandiye) ve Aya Nikolaos adanın başlıca şehirleri… Tarihi Minoan medeniyetine dayanan Hanya, adanın kuzeyinde ve ikinci büyük şehri.
Yüzölçümü olarak ikincisi olsa da, gezilip görülecek yerler açısından bence Girit’in kalbi Hanya… 1645 yılında Osmanlı’nın fethettiği Hanya’nın adı bize tanıdık gelir aslında. “Hanya’yı da, Konya’yı görürsün” sözündeki Hanya işte burası.
Küçük Hasan Paşa Camisi, Venedik tersaneleri ve Hanya Deniz Feneri başlıca görülecek yerler olsa da, Tophane (Topanas), Ovraiki, Splantzia (Türk mahallesi) ve Kasteli mahallelerini de es geçmemek gerekir.
Daracık sokaklar, pötikare desenli örtülerle yan yana sıralanmış onlarca taverna (onlardaki anlamı lokanta), zeytin, zeytinyağı, bal gibi adaya özgü ürünler satan dükkanlar ve hepsinin damlarından sarkan begonviller Yunan adasında olduğunuzu size tam anlamıyla hissettirir.
BİZDEKİ KUMKAPI
Bir de Koum-Kapi var. Aynı Kumkapı gibi, balık restoranları ve kafelerle dolu… Bir ucunda deniz feneriyle başlayan Venedik Limanı’nda, restoranlar, kafeler, tur tekneleriyle yine cıvıl cıvıl bir ortam karşılar sizi.
Deniz fenerinin karşısında ise artık sergi salonu olarak kullanılmakta olan Küçük Hasan Paşa Camii (Kioutsouk Hasan Mosque/Giali Camici) bulunur. Şehrin tam kalbinde artı şeklinde planlanmış Public Market’te taze etten, zeytinyağına, Girit’i anlatan el işlerine kadar türlü türlü ürünlerin satıldığı dükkanlar var.
Zeytin ve zeytinyağı, bal almak isterseniz burası en doğru adreslerden biri. Eski şehrin etrafını Bizans surları çevirse de, artık pek az sur sağlam kalmış. Baklava ve tespih onların mı bizim mi bilinmez ama görünen o ki, gerek Osmanlı döneminde, gerekse mübadele döneminde öyle kaynaşmışız ki, aynı oluvermişiz. Maalesef henüz direkt uçuş olmadığı için adaya ulaşım zor ama bu Akdenizli’yi mutlaka ziyaret edin.
PEMBE KUMUYLA ÜNLÜ PLAJ
Hanya’dan biraz daha batıya gittiğinizde muazzam plajlar karşılar sizi. Kristal parlaklığında, turkuvaz renkli denizler… Elafonisi plajı ise, bu renklerine bir de pembe kumlarını ekler.
Gramvousa, Hanya’ya bağlı iki ıssız adadan oluşur. Gramvusa ile Girit adasının hemen arasında da Balos lagünü yer alır. Balos lagünü geçmişte korsanlara yataklık, öncesinde de antik şehir Agnion’a ev sahipliği yapmış. Balos’ta ayrıca antik Apollo tapınağının kalıntıları bulunmakta.
Resmo, tarihte Hanya ile Kandiye’yi birbirine bağlayan bir durak görevini görmüş. Tarihi antik çağlara kadar uzanır. Kentin merkezi Palia Poli yani eski şehrin tamamı Venedikliler tarafından inşa edilmiş ancak 300 yıla yakın Osmanlı idaresinde kalmış.
Fortezza (Venedik Kalesi), Gazi Hüseyin Camisi (Neratze), Büyük Kapı, Rimondi Çeşmesi ve Venedik Locası başlıca görülmesi gereken yerler.
ANTİK KENT KALINTILARI
Heraklion ya da Osmanlı’nın verdiği isimle Kandiye, Girit’in başkenti. Minoan uygarlığından kalıntılar içeren Knossos Antik Kenti de Kandiye’de bulunmakta.
Osmanlı, Girit’i 1645 yılında işgal etmesine rağmen Kandiye’yi ele geçirmesi 24 yıl almış. Bugün daha ziyade deniz ve güneş için tercih edilen bir bölge. Aynı zamanda zeytinlikleri bu bölgenin başka bir özelliği.
Dünyanın en eski zeytin ağaçları Girit’te. Voures köyünde 3000 yaşında ve Kandiye’de 2000 yaşında, artık koruma altındaki zeytin ağaçlarını görebilirsiniz.
En doğuya vardığınızda ise Aya Nikolaos, diğer bir büyük şehir. İçindeki minik göl, limanı ve tam bir Giritli olan köyleriyle oldukça sevimli bir Akdeniz şehri.
Krista, dantelleriyle meşhur bir köyü. Sokaklarda genç- yaşlı herkesin el işiyle uğraştığını görebilirsiniz. Dükkanlarda pazarlık etmekte fayda var, ancak el emeği olduğu düşünülürse istedikleri fiyatlar çok makul ve işlerin hepsi adeta bir sanat eseri…
Elounda ve Plaka ise, Aya Nikolaos’a bağlı kasabalar. Aynı diğerleri gibi, burada da minik bir liman ve berrak sular bulmak mümkün. Aya Nikolaos’ta mutlaka Avli isimli restoranı bulun. Saks rengi tahta sandalyeleri ve kareli örtüleriyle sıcak bir atmosfere sahip ve yemekler bir harika… Girit, doğası, denizi, yemekleri ile mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir Akdenizli!
Fatoş Pur
http://www.sabah.com.tr/turizm/2015/10/11/zorbanin-adasi
Sabah Gazetesi Tatil eki – 11.10.2015