Yaz tatilinin yaklaştığı şu günlerde eminim herkesin aklından bir Yunan adası fikri geçer. Adaları o kadar çok ki, seçim yapmak zor tabi. Ama Girit, bence bir yandan ada olmanın avantajlarını kullanıp, bir yandan da büyüklüğü ile şehir imkanlarının sunarak seyahat severleri kendine çekmekte. Yunanistan’ın en büyük, Akdeniz’in ise beşinci büyüğü olmasının haklı gururunu taşıyan Girit, M.Ö 3000 yılından gelen Minoan kültürünün üstüne eklenmiş Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Arap, 400 yıl süren Venedik ve neredeyse 250 yıl süren Osmanlı izleriyle hem geleneksel, hem de bir o kadar Avrupalılaşmış.
Girit’i neredeyse tam yarısından kesen sıra dağlar, iki ayrı iklimin oluşmasına sebep olmuş. Kuzeyde Akdeniz, güney de ise Afrika iklimi hakim. Yani anlayacağınız havası dahil, her şey bir karmadan oluşmuş bu sevimli adada.
Herkesin çok rahat İngilizce konuştuğu ada, hem sunduğu kültürel zenginlikle, hem de turkuaz renkli plajlarıyla tam bir turizm cenneti. Ama ziyaret sebeplerinden biri de muhteşem lezzetleri.
Girit’te gezip, görecek çok şey var. Chania (Hanya), Rethymno (Resmo), Heraklion (Iraklion ya da Kandiye), Aya Nikolaos adanın başlıca şehirleri. Tarihi Minoan medeniyetine dayanan Hanya, adanın kuzeyinde ve ikinci büyük şehri. Yüzölçümü olarak ikincisi olsa da, gezilip görülecek yerler açısından bence Girit’in kalbi Hanya. 1645 yılında Osmanlı’nın fethettiği Hanya’nın adı bize tanıdık gelir aslında. ’ Hanya’yı da , Konya’yı görürsün’ sözündeki Hanya işte burası.
Küçük Hasan Paşa Camisi, Venedik tersaneleri ve Hanya Deniz Feneri başlıca görülecek yerler olsa da, Tophane (Topanas), Ovraiki, Splantzia (Türk mahallesi) ve Kasteli mahalleri özellikle görmeye değerdir. Daracık sokaklar, pötikareli örtülerle yan yana sıralanmış onlarca tavernası (onlardaki anlamı lokanta) ve zeytin, zeytinyağı, bal gibi adaya özgü ürünleri satan dükkanları ve hepsinin damlarından sarkan begonvillerle Yunan adasında olduğunuzu size tam anlamıyla hissettirir. Bir de Koum-Kapi var tabi. Aynı bizim Kumkapı gibi, balık restoranları ve kafelerle dolu. Bir ucunda Deniz feneriyle başlayan Venedik Limanı’nda, restoranlar, kafeler, tur tekneleriyle yine cıvıl cıvıl bir ortam karşılar sizi. Şehrin tam kalbinde artı şeklinde planlanmış Public Market’te taze etten, zeytinyağına, Girit’i anlatan el işlerine kadar türlü türlü dükkanlar bulunur. Zeytin ve zeytinyağı, bal almak isterseniz doğru adreslerden biridir.
Resmo, tarihte Hanya ile Kandiye’yi birbirine bağlayan bir durak görevini görmüştür. Tarihi antik çağlara kadar uzanır.
Heraklion ya da Osmanlı’nın verdiği isimle Kandiye, Girit’in başkentidir. Minoan uygarlığından kalıntılar içeren Knossos antik kenti Kandiye’de bulunmaktadır. Zeytinlikleri bu bölgenin başka bir özelliğidir. Dünyanın en eski zeytin ağaçları Girit’tedir. Voures köyünde 3000 yaşında ve Kandiye’de 2000 yaşında, artık koruma altındaki zeytin ağaçlarını görebilirsiniz.
En doğuya vardığınızda ise Aya Nikolaos, içindeki minik göl ve limanı ile tam bir Girit’li olan köyleriyle oldukça sevimli bir Akdeniz şehridir. Aya Nikolaos’ta olmazsa olmaz tavsiyem ‘Avli’ isimli restoranı bulun. Saks rengi tahta sandalyeleri ve kareli örtüleri ile, sıcak bir atmosfer ve yemekler bir harika.
Ahtapot, pancar (onlar pancari diyorlar) ve diğer tüm mezeler oldukça lezzetli. Özellikle fava benim favorim oldu. Tabi yanında gelen zeytinyağı ve ekmekler ve yemek sonunda gelen Yunan yoğurtu üzerine reçelli tatlı ise cabası…
Girit’in gezip görülecek yerleri yanında, lezzetleri de ziyaret için ayrı bir sebep. Girit mutfağı tam bir Akdeniz mutfağı. Zeytinyağı, sebze, et ve balığın bol bol kullanıldığı tarifler var. Ancak söylemeliyim ki bazı yemeklerimiz aynı, hatta isimleri bile. Musakka, cacık, pancar, şiş kebap, kalamar gibi adı da, tadı da aynı olan yemeklerimiz var. Musakka hem Yunanlılar, hem de turistler tarafından oldukça tercih edilen bir yemek.
Girit’in Raki’si var, bizim Rakı’nın yerine. Ama sunumu da , içimi de çok farklı. Küçük bir şişede sek olarak gelen ‘Raki’yi, küçük bardaklarda ve meze ile sek olarak bir atımda içiveriyorlar. Buraya özgü olan ise, tarçınlı ve ballı Raki.
Hanya’da ‘Tamam’ restoran daracık bir sokak arasında, Osmanlı mutfağı tadında keyifli bir yer. Yer bulmak neredeyse imkansız. Bal kabağı çorbası ve mezeler ise çok başarılı.
Dakos, Girit’in meşhur salatası. İtalyanların bruschetta’sına çok benziyor. Feta peynirleri ise neredeyse her şeyin üzerinde. Sebzeli omlet ise, her yerde olmasa da bulduğunuz yerde mutlaka yiyin. Porsiyonlar bir hayli büyük, bu yüzden ya paylaşacak şekilde ya da tek seçim yapmak lazım. Zira kalanı paketlemek durumunda kalabilirsiniz. Keçi etli güveç ise, Girit’te bir çok restoranın mönüsünde var. Dağlardaki kekiklerle beslenen keçinin, etinin de ne kadar lezzetli olabileceğini tahmin edersiniz.
Baklava ise onların mı bizim mi tartışması devam etse de, itiraf etmeliyim ki çok lezzetli ve bizimkinden oldukça farklı. Hem daha büyük porsiyonlar, hem daha ince hamur ve hem de içine farklı farklı lezzetler giren baklavaları var.
Baklava, tespih, tavla kimin bilemem ama bir gerçek var ki gerek Osmanlı döneminde, gerekse mübadele döneminde birbirimize aslında öyle kaynaşmışız ki, aynı oluvermişiz. Maalesef henüz direk uçuş olmadığı için şu anda ulaşım Atina üzerinden olabilir ama bu Akdenizliyi mutlaka bir ziyaret edin derim.
Keep it coming, wrsiert, this is good stuff.
aku setuju dgn pendapat Acoi….akan ramai lagilah rakyat Malaysia yang akan mati sia2 kerana “kekebalan” pemandu express bus yg langsung x makan saman..pihak berwajib hanya tahu gubal/cipta undang2 dan peraturan atas kertas sahaja!! pelaksanaan lemah!!!