Fransa’nın her köşesinde sizi bambaşka bir güzellik karşılar. Akdeniz şehri Marsilya da görülmesi ve deneyimlenmesi gerekenler yerlerden biri.

Bir liman şehri olan Marsilya, Provence-Cote d’Azur bölgesinin merkez şehri ve aynı zamanda bu bölgenin en büyük, Fransa’nın ise ikinci büyük şehri. Yani Fransa’nın güneyindeki bölgeye gitmek isteyenler rotalarına Marsilya’dan başlıyor. 60 kilometrelik kıyı şeridine sahip şehir, 2 bin 600 yıl önce bölgeye Orta Asya’dan gelen göçmenler tarafından kurulmuş.

Fransız müziğinin, futbolun ve dünyanın en lezzetli balık yemeği ‘bouillabaisse’nin yurdu. Aynı zamanda ülkenin de en eski kenti. Göçler dolayısıyla oldukça kozmopolit bir yapısı olan şehirde her an bir sürprizin karşınıza çıkma ihtimali çok yüksek. Sokakları süsleyen grafitiler ise şehrin en önemli özelliklerinden biri olmuş. Neredeyse her duvar ve dükkan kepengi grafitilerle süslü. Ve bu durum şehre modern ve renkli bir hava katıyor.

Şehir daha çok deniz tatili için yaz aylarında tercih ediliyor. Ancak etrafını çeviren tarihi doku nedeniyle Marsilya, dört mevsim ziyaretçi alıyor. Şehirle ilgili en önemli olumsuzluk Fransa ortalamasının üzerindeki suç oranı. Bir de otoparkların yetersizliği…

KUŞ BAKIŞI KENT MANZARASI

Gelelim bu Akdeniz şehrinin tadını nasıl çıkaracağınıza. Şehre adım atar atmaz Vieux Port’a (Eski Liman) gitmenizi öneririm. Bu bölge eğlence tekneleriyle ve kıyıyı süsleyen restoranlarıyla biliniyor. Tabii ki Vieux Port, kent sakinlerinin şenlik yapmak ve pazardan balık almak için toplandığı yer. Bu arada limana indiğinizde, rastgele oturduğumuz restoranda bir Türk garson karşınıza çıkarsa şaşırmayın, şehirde birçok Türk yaşıyor.

Gezdiğiniz şehre yüksek bir noktadan bakmaktan hoşlanıyorsanız Notre Dame de la Garde Katedrali’ne çıkmanızı öneririm. Bu katedral, eski kente tepeden bakabilmek için en güzel yer. Romanesk ve Bizans tarzı kilise Marsilya’nin en çok bilinen sembollerinden biri. Kentin en yüksek tepesinde bulunan kilise, kentin her yerinden görülebiliyor.

SARAYLARA SEYAHAT

Eski Liman (Vieux Port ): Eski liman boyunca yürüyüş yapmak, şehirde yapmanız gereken ilk iş. Her Akdeniz şehrinde olduğu gibi şehrin kalbinin attığı, eğlencenin ve lezzetli restoranların bulunduğu yer bu eski liman.

Notre Dame de la Garde Kilisesi: Romanesk ve Bizans tarzlarında inşa edilmiş olan kilise Marsilya’nın en önemli sembollerinden biri. Bu ihtişamlı kilise, şehrin en yüksek tepesinde bulunuyor. Ve şehri kuşbakışı görmek isteyenler buraya uğruyor. (Giriş ücretsiz.)

La Panier ve Vieille Char Ite: Marsilya’nin en eski mahallesi. Eski Liman’ın hemen kuzeyinden başlayan Le Panier yani Eski Şehir, en çok görmeniz gereken yerlerden biri. Bu sokağın en önemli yapılarından biri mükemmel bir kültür merkezine dönüştürülmüş olan 17’nci yüzyıldan kalma düşkünler evi La Vieille Charite. (Giriş ücretli.)

Longchamp Sarayı (Palais de Longchamp): Longchamps Sarayı ve orta kısmını oluşturan Chateau d’Eau (Su Sarayı) 1849’da Durance Nehri’nin suyunu Marsilya’ya getirmek için inşaa edilen Marsilya Kanalı’nın (Canal de Marseille) ulaştığı son noktada, bu kanalın açılışını kutlamak amacıyla inşa edilmiş. Tasarımı mimar Henri Esperandieu’ya aittir.

Rue de la Tour: Marsilya’nin önde gelen moda tasarımcılarının toplandığı küçük bir sokak.

ÖNCE ŞARKÜTERİ SONRA KURABİYECİ

G Bataille: Marsilya’nın en iyi şarküterisi.

Soule Ido: Provence bölgesine özgü dokumalar, sofra eşyaları, keten kumaş ya da giysiler satan bir butik.

Le Four des Navettes: Kentin en iyi fırını. Bu fırında; portakal çiçeğiyle tatlandırılmış ve tekne biçimi verilmiş navette ismi verilen geleneksel Marsilya kurabiyesi 1871 yılından beri yapılıyor.

Dromel Aine: 1760 yılından beri fantastik çikolatalar, tatlılar, nadir çaylar ve kahveler satan bir Marsilya pastanesi. DENİZ ÜRÜNLERİNE DOYUN

Le Miramar: Kentin en lezzetli bouillabaisse’ini sunan, terasından Eski Liman’ın manzarasının izlenebileceği bir restoran.

Che z Madie: Bu restoran bölgeye ait farklı lezzetleri tatmak için en doğru nokta.

Che z Toi nou: Marsilya deniz ürünü yemek için en iyi ve en ucuz yerlerin başında gelir. Sadece 15 euro vererek deniz mahsulü dolu tepsi alabilirsiniz. Gelenekseller için midye ve patates kızartması da var.

HER SOKAĞINDA BİR MACERA

Stalingrad Meydanı’nın yanındaki Brasserie Danaides’de kahve molası verin.

Longchamp Bulvarı’nı takip ederseniz Longchamp Sarayı’na ulaşırsınız.

Longchamp Parkı’ndan geçerek Marechal Foch Meydanı’na gelin. Müzisyenlerin ve sanatçıların toplandığı Cours Julien’e gitmek için La Liberation Bulvarı’na girip soldaki Rue St. Savournin’e dönmeniz yeter.

Pazar yerinin merkezi yani Le Marche des Capucins de görülmesi gereken noktalardan biri. Bu meydana uzanan St. Ferreol Sokağı’nda yürümeyi ve sokakta bulunan mağazalara bakmayı da ihmal etmeyin.

Eğer antikacıları ve ikinci el mağazalarını görmek istiyorsanız Prefecture Meydanı’na ve Edmond Rostand Sokağı’na uğrayın.

Geziyi galeriler, restoranlar ve barlar bölgesi olan Thiars Meydanı’nda sonlandırın.

Le Caribou’da güzel bir yemek yiyin.

Hotel Restaurant Le Mas D’Entremont akşam yemeği yemek için en iyi seçeneklerden biri.

Old Town’da akşam gezintisi yapın, Le Grillon’de antrikot ve şarap tadın.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.