Adı uzun yıllar ‘Utanç Duvarı’ olarak da bilinen Berlin Duvarı ile anılan Berlin, bugün Avrupa’nın en cazibeli kültür ve sanat şehri haline geldi. Almanya’nın başkenti için son dönemde şöyle deniyor: “New York’u unut, gerçekten uyumayan şehir arıyorsan Berlin’e git!”
Önce biraz tarih sayfalarında dolaşalım. Bilinen kaynaklarda adı ilk kez 13. yüzyılda geçen şehir, Prusya Krallığı, Alman İmparatorluğu, Weimar Cumhuriyeti ve III. Reich’ın başkentliğini yapmış. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ise ikiye bölünmüş.
Doğu Berlin, Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin başkenti olmayı sürdürürken Batı Berlin, Doğu Almanya sınırları içinde, kendi sınırları duvarla çevrilmiş bir şehir olarak kalmaya devam etmiş. Sovyetler Birliği’nin kontrolündeki Doğu Almanya’dan Batı’ya kaçışlar buradan olmaya başlayınca 12-13 Ağustos 1961’de bir gecede duvar örülmüş.
O tarihten, yıkıldığı 9 Kasım 1989 tarihine kadar 28 yıl boyunca halkı ikiye ayırmış. 160 kilometre uzunluğundaki duvarın batı tarafında karikatürler, politik yazılar varken doğu tarafı gözetleme kuleleri, dikenli teller, vahşi köpekler ve sınırı geçmeye çalışanları gözünü kırpmadan vurabilecek askerlerle doluymuş. Çok sayıda kişinin ölümüne sebep olan duvar iki Almanya’nın birleşmesinin ardından kutlamalarla yıkıldı ve bir utanç da böylece tarihi karıştı.
İÇİNDEN İKİ NEHİR GEÇİYOR
Venedik’ten daha fazla köprüye sahip olmasıyla böbürlenen Berlin şehrinden iki nehir geçiyor. Biri Spree, diğeri ise Havel. Eski Doğu Berlin’in merkezi olan Mitte bölgesindeki Alexanderplatz Meydanı, bugün en popüler yerlerden biri. Berlin’in en yüksek yapısı olan Televizyon Kulesi burada bulunuyor. 1861-1869 yılları arasında kırmızı tuğlalardan inşa edildiği için, Kızıl Belediye Sarayı adını alan belediye binası da bu bölgenin yakınındaki bir diğer görülmesi gereken yapılardan.
Adını Almanya’nın nehirlerini simgeleyen tanrıçalarla sarılmış Neptün figüründen alan Neptün Çeşmesi, belediye binasının komşusu. Kafe ve barlarıyla şehrin en canlı mahallelerinden biri olan Ambarlar Mahallesi (Scheunenviertel), Hackescher Markt meydanındaki butikleriyle aynı zamanda alışveriş tutkunlarının gözdesi.
Birbirine bağlı dokuz avludan oluşan Höfe Avluları (Hackesche Höfe) de bu civarda. Spree Nehri üzerinde küçük bir ada olan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Müzeler Adası (Museuminsel); Bodemuseum, Eski Müze (Altesmuseum), Eski Ulusal Müze (Alte Nationalgalerie), Bergama Müzesi (Pergamonmuseum), Lustgarten ve Berlin Katedrali ile küçüklüğüne tezat çok zengin bir kültür ve sanat ortamı barındırıyor.
ALIŞVERİŞ MERAKLILARINA
Pek çok ünlü mimari eserin bulunduğu Unter den Linden Bulvarı ve çevresi, Berlin’in en cazibeli yerlerinden biri sayılıyor. En güzel meydanlarından biri olan Gendarmenmarkt da burada. Etrafındaki Fransız ve Alman katedralleri birbirleriyle yarışırcasına meydanı bekliyor.
Friedrichstrasse, alışveriş meraklıları için bir cennet. Galeri Lafayette Quartier 205 ve 206, bu cadde üzerindeki alışveriş merkezleri. Caddenin başındaki Checkpoint Charlie ise 1961-1990 yılları arasından Doğu ve Batı Berlin arasındaki tek geçiş noktasıymış.
Hem Almanya’nın, hem de Berlin’in simgesi olan Brandenburg Kapısı aynı zamanda birleşmiş Almanya’nın da sembolü. Modern Berlin’in yeni şehir merkezi ise Potsdamer Platz. 1990 yılından sonra finans ve iş merkezine dönüşen semt, Sony Tower ve içinde Panorama Punkt (Manzara Noktası) denilen gözlem yerinin de bulunduğu DaimlerChrysler Bölgesi’ne de ev sahipliği yapıyor.
YENİ KÜLTÜR MERKEZİ
Kulturforum ise Berlin’in yeni kültür merkezi olma yolunda. Resim Galerisi (Gemaldegalerie), Yeni Ulusal Galeri (Neu Nationalgalerie), Philharmonie gibi kültür merkezleri ve savaşta katledilen Yahudiler anısına yapılan Soykırım Anıtı (Holocaust Denkmal) burada. Kısaca Ku’damm olarak anılan Kurfürstendamm, Batı Berlin’in alışveriş merkezleri, lüks butikler, kafe ve otellerle dolu en işlek caddesi.
Avrupa’nın en büyüğü olduğu iddia edilen alışveriş merkezi KaDeWe de buranın hemen yakınındaki Tautenzienstrasse’de. Meraklısıysanız her haftasonu kurulan bit pazarlarına gidebilirsiniz.
En popüler ve büyük olanı 17 Haziran Caddesi’nde (17. Juni Strasse). Bu pazarda, ikinci el kitaplardan antika eserlere kadar pek çok ürünü bulabilirsiniz. Yine bu bölgenin yakınlarında Schöneberg’te Almanların ünlü sanatçılarından Marlene Dietrich’in mezarını ziyaret edebilir, Botanik Bahçesi’nde keyifli bir gün geçirebilirsiniz.
Berlin’in en büyük sarayı Charlottenburg ve bahçesi, şehrin en güzel yerlerinden. Berlin’i gezmenin en güzel yolu, birçok yerde olduğu gibi yürümek. Ama Spree Nehri üzerinde tekne ile bir kanal turu yapabilir ya da 100 numaralı otobüs ile şehrin birçok yerini yorulmadan görebilirsiniz.
HER KÖŞEBAŞINDA DÖNERCİ DÜKKANI
Başta Türkler olmak üzere, birçok ulustan insan barındıran şehirde, tüm bu kültürlerin etkilerini görebilirsiniz. Dolayısıyla dünyanın birçok kültüründen yemekler, şehrin mutfağına girmiş durumda.
Türk nüfusun çoğunlukta olması dolayısıyla her köşe başında bir kebap salonu ya da dönerci bulabilirsiniz. Bunun dışında, köri soslu sosis (currywurst), neredeyse Berlin’in geleneksel yemeği denilebilir. Ya da nohut ile yapılan falafel köftesi. Elma suyu, Berlinlilerin hemen hemen her yemeğin yanında tercih ettikleri alkolsüz içecekleri. Bira ise neredeyse buranın simgesi. Apfelstrudel ise tarçın, elma ve üzümle yapılan geleneksel bir Alman tatlısı.
GÖRMEDEN DÖNMEYİN
- Bergama Müzesi
- Charlottenburg Sarayı
- Unter Den Linden Bulvarı
- Resim Müzesi
- Reichstag
- Berlin Hayvanat Bahçesi
- Nikolaiviertel
- Televizyon Kulesi
- Reichstag
- Brandenburg Kapısı
- Kaiser-Wilhelm Kilisesi
FATOŞ PUR
Giriş Tarihi: 29.01.2017
Yazı için:http://www.sabah.com.tr/turizm/2017/01/29/ne-ararsaniz-berlinde-var#