Kenya’daki Masai Kabilesi‘nin geçmişi 600 yıl öncesine dayanıyor. Et yemeyen, avlanmayan kabile halkı Afrika’nın en büyük vahşi yaşam parkının içinde doğayla dost bir yaşam sürüyor. Hatta doğaya saygılarından ötürü son derece sessiz ve yavaş hareket ediyorlar.
Kenya’nın en güneyindeki Masai Mara Ulusal Rezervi, Afrika’nın en büyük vahşi yaşam parkı. Tanzanya’daki Ulusal Serengeti Parkı ile arasındaki sınırı Mara Nehri çiziyor. Dünyanın en büyük ve en meşhur hayvan göçü, Masai Mara’dan Serengeti’ye ve tersi yönde olmak üzere yılda iki kez tekrarlanıyor. Sayıları iki milyona varan gnular (öküz başlı Afrika antilopları) ve ortalama 500 bin zebra bu göçün başlıca kahramanları.
Temmuzdan kasıma kadar süren, ancak en yoğun dönemi eylül-ekim aylarında yaşanan, dünyanın en güzel görüntülerini sunan bu göçe denk gelebilmek tüm doğaseverlerin ve fotoğrafçıların hayali.
Nairobi‘den 270 kilometre uzaklıktaki parka kara yoluyla beş saatte gidiliyor. Ancak iç uçuşlarla 45 dakikada ulaşmak da mümkün. 1510 kilometrekare büyüklüğündeki park, vahşi yaşamın en iyi izlenebileceği ve ‘büyük beşli’nin (aslan, leopar, fil, gergedan ve bufalo) en sık rastlanabileceği yer olarak da biliniyor. Park aynı zamanda 450’den fazla kuş türünü barındırıyor.
Masai Mara için tüm Kenya gezilerim sırasında safariden en çok keyif aldığım yer diyebilirim. Son Kenya seyahatimdeki Masai Mara ziyaretimde, sabahın ilk ışıklarıyla çıktığımız safaride aslanların kahvaltısına denk geldik.
Avlanma işi aslanlarda dişiye ait. Bir bufaloyu tuzağına düşüren dişi, avını eşi ve çocuklarıyla paylaşıyordu. Fotoğrafçılar için bulunmaz bir kare olsa da, doğanın dengesine tanık olmak bazen üzücü olabiliyor.
Safaride bir anne pumanın yavrusuna nasıl avlanmayı öğrettiğine tanık olabilir ya da bir ağaç dalına yayılıp akşamüstü güneşinden faydalanan jaguarın keyfine tanık olabilirsiniz.
600 YILLIK KABİLE
Sabah doğal ortam ziyaretinin ardından akşamüstü turları genellikle bir Masai köyüne gerçekleştiriliyor. Masai Mara, Kenya’nın en meşhur kabilesi Masai’lerin yaşam alanı aynı zamanda. Her turun muhakkak uğradığı bu köye giriş ücretli. Meşhur dans ve ateş yakma gösterilerini seyretmek ve birkaç takı satın almak bu turun olmazsa olmazları.
Yol üzerinde Masailerin sosyal hayatına da tanık oluyorsunuz.
Aynı cadde üzerinde bakkal, bir-iki dükkan ve halkın en sevdikleri aktivite olan bir araya gelip maç izlemeyi gerçekleştirdikleri kafeye (kahvehane demek daha doğru olur) rastlayabilirsiniz.
Kenya’nın 42 kabilesinden en meşhuru olan Masai kabilesi 600 yıllık bir geçmişe sahip.
Nüfus yoğunluğu olarak 20’nci sırada olmasına rağmen ünü sınırları aşmış. Toplam nüfusunun 900 bin olduğu tahmin edilen bu kabileleri görmek için her yıl milyonlarca turist Kenya’ya geliyor.
İnce, uzun boylu Masailer, estetik bir vücut yapısına sahipler. Son derece sessiz ve yavaş hareket ediyorlar.
Bu sessizlik, yaşadıkları ortamdaki diğer canlılara saygılarından ve korunma içgüdüsünden kaynaklanıyor.
Masai erkekleri günlerce, kilometrelerce yürüyebiliyor ya da saatlerce ayakta durabiliyor.
Uzun sopası, mızrağı ve rungusu tek mal varlığı ve gücünün simgesi.
HER GECE NÖBET
Masailerin 5-10 evden oluşan, gruplarla yaşadığı yere ‘manyata’, içindeki evlere de ‘ann’ deniliyor. 6-7 metrekarelik bu evlerde bir ebeveyn odası ve mutfağın da içinde olduğu bir hol var. Evler bir avlunun etrafına yapılıyor.
Akasya dalları, çalılar, güneşte kurutulmuş sığır dışkısı ve idrarı kullanarak evi yapma görevi kabilenin kadınlarına ait. Evlerin kapıları çok küçük.
Gece yırtıcı hayvan girmesin diye olduğunu söyleyen de var, sıtmaya karşı sivrisineklerden korunmak için diyen de… Her gece kabilenin bir erkeği yırtıcı hayvanlara karşı nöbet tutuyor.
Renkli boncuklarla yapılan takılar, Masai halkının adeta simgesi. Aslında bu takılar rastgele takılmıyor. Kadınların, bekar ya da evli olduğu taktığı takılardan anlaşılıyor.
Ayaklara taktıkları metal halkalardan çıkan sesler ise ormanda yürürken yerlerini belli etmelerine yarıyor.
Daha ziyade süt ve bitkilerle besleniyor Masai halkı. Nadir olarak et yiyorlar. O da hastalandıklarında keçi eti.
Avcılık yapmıyorlar. Sadece kendilerini koruma amacıyla hayvanları öldürüyorlar.
Doğuştan savaşçı ruhları var ama bunu kendilerini korumak için kullanıyorlar.
Birbirlerine ya da doğadaki herhangi bir canlıya zarar vermiyorlar. Tam tersi doğayı korumak onlar için çok önemli.
Kadın-erkek her Masai yerlisinin, 6-7 yaşlarında kulak memeleri törenle ortadan kesiliyor.
Bu kesiğin içine yerleştirilen silindir şeklindeki tahta sayesinde delik kapanmadan büyüyor. Zaman içinde her defasında daha büyük tahtalar konarak deliğin büyümesi sağlanıyor. Sonrasında da etrafı çeşitli takılarla süsleniyor.
Masai yerlilerinde kız-erkek her çocuk sünnet ediliyor. Sünnet onlar için ergenliğe geçiş töreni. Eskiden erkek çocuklar ergenliğe geçiş için aslan avlarmış. Ancak nesilleri tükenme tehdidi altında olduğundan bu gelenek herhangi bir büyük baş hayvan olarak değişmiş. Kız çocukları ev işlerinde annesine yardım ederken, erkek çocukları kabilenin hayvanlarından sorumlu.
Kadın ve erkekler arasında da görev dağılımı var. Kadınlar ev işleri ve çocukların yetiştirilmesinden sorumlu, erkekler ise hayvanlara bakmakla görevli. Elektrik ve suyun olmadığı köylerde, uzaktan su taşıma görevi de kadına ait.
HER ŞEY YOLUNDA
Erkeklerin altı eşi olabiliyor. Ancak maddi açıdan bu kolay değil. Erkek, her eş için kızın ailesine on büyükbaş hayvan vermek zorunda. Kız çocuk sahibi olan aileler bu açıdan şanslılar. Ancak son yıllarda kuraklık yüzünden hayvanların ölmesi ya da göç etmesi sonucu kabileler oldukça hayvan kaybetmiş durumda. Erkeklerin artık altı eşe verecek hayvanları yok. Her eş için ayrı ev açıyorlar ki bu da ayrı bir maddi zorluk olduğundan çoğunun en fazla iki-üç eşi var.
Köyde yaşlı erkeklerin sözü geçiyor. Masai halkı, stresten uzak yaşıyor. Ya da stresi tanımıyor demek daha doğru.
Her şey ‘Hakuna Matata’ yani sorun yok. Her sabah kalktıklarında ve akşam yatarken şükrediyorlar, çünkü bir gün daha yaşadıkları için minnettarlar.
Daha dört yaşındayken hepsi İngilizce konuşmayı öğreniyor ama kendi dilleri Swahili.
Beş yıl arayla yaptığım iki Kenya ziyaretimde farklı Masai köylerine gitme şansım oldu. Aradan onca yıl geçmesine rağmen hiçbir şeyin değişmemiş oluşu beni sevindirdi. UNESCO koruması altında olmaları sayesinde belki de aynı kalabilmişler.
Ancak onların da çağa ayak uydurduklarını söylemek lazım. Son gidişimde biraz daha teknolojiklerdi ve hepsinin elinde cep telefonu vardı.
Masai halkı son derece güleryüzlü ve neşeli. İki gidişimde de güzel anılarla ayrıldım.
REFLEKTÖR HEYECANI
Kenya sokaklarında gezerken rastladığımız Masai yerlilerinin köyüne gittiğimiz akşam ise hayatımdaki unutulmaz deneyimlerden biri oldu. Köye giderken yol boyunca bize eşlik eden yerlilerin reflektör ile tanışması son derece eğlenceliydi.
Köye girinceye kadar reflektörü ellerinden bırakmadılar.
Köyde ışığı yansıtan reflekörü çocuklara ve kadınlara tutarak kahkahalar içinde güldüler. Köyün yaşlı ninesi ise bunun bir büyü aleti olduğunu sanarak bizi sopayla kovaladı.
Bugün hâlâ beni gülümseten bu anım vesilesiyle Masai halkını daha yakından tanıma şansı buldum. Turistik bir ortamdan uzak, tamamen onların içinde, sanki onlardan biri gibi köyde olmak, güleryüzlü ve cesur kabileyi tanımak müthişti.
MEŞHUR ATEŞ YAKMA GÖSTERİSİ
Köylere giriş ücretli ve ödeme işini genelde tur şirketleri ya da rehberler hallediyor.
Yarı göçebe ve savaşçı olan Masailer, vücutlarına kırmızı ve mor renkli, ekoseli ‘suka’ adı verilen kumaşı sarıyorlar. Masailerin hemen hepsinin ayağında eski araba lastiğinden yapılmış sandaletler ve erkeklerin ellerinde güvenlik için kullandıkları asavari sopaları var. Bu sopalar aynı zamanda güçlerinin de simgesi.
Mzungu’ların yani beyaz adamların geldiğini görünce özellikle kadınlar renk renk takılarını gözler önüne seriyorlar. Amaç birkaç parçayı satabilmek… Kadınlar ve erkekler sıra sıra dizilip şarkı ve dans gösterisi yapıyorlar. Her iki seyahatimde de hem köylerde, hem de konaklama yerlerinde akşam gösterisi olarak seyrettiğim bu danslarda Masailerin nasıl olup da böyle zıplayabildiklerini anlamış değilim.
Köy halkının diğer bir meşhur gösterisi ise ateş yakma. Bir çubuk, çubuğun girebileceği deliği olan bir tahta parçası ve talaş kullanarak ateşin ne kadar basit yakılabileceğini gösteriyorlar.
Masailerin yanaklarındaki yuvarlak izler dikkatimizi çekti. Sorduğumuzda her kabilenin birbirinden ayırt edilmesi için bu tarz işaretlerin olduğunu öğrendik. Çocuklar üç yaşına geldiğinde yuvarlak bir demir kızgın kor haline getirilip yanaklarına bastırılıyormuş. Bu işlemi anne gerçekleştiriyor.