Romanya’yı biliyorsunuzdur ama Cluj (Kaloşvar) ve Maramureş adını pek çoğunuz belki de ilk defa duydunuz. Kültür ve eğitim şehri Cluj ile gelenek ve kültürlerini korumayı başarmış, doğallığını kaybetmemiş Maramureş insana bir masal dünyasının içindeymiş hissi veriyor.
Drakula ve Transilvanya, Karpat Dağları, Tuna Nehri, Çavuşesku ve Nadia Comaneci… Bunlar Romanya için anahtar kelimeler olabilir. Başkent Bükreş‘i de atlamamak lazım tabii… Ancak son zamanlarda gelenekselliği ile öne çıkan bir yer daha var: Maramureş!
Avrupa’nın en eski insan fosillerinin bulunduğu ülke, 42 bin yıl öncesine uzanan bir tarih sunuyor. M.Ö. 650 yılında Trakların kurduğu Daçya Devleti, buradaki ilk resmi devlet. Ülkede en çok Macarların ve Osmanlıların etkisi var. Osmanlıların Macaristan’ı fethetmesiyle, Transilvanya da Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetine geçmiş ve bu hakimiyet pek çok iz bırakmış.
Romanya’da geçerli olan bir köylü kültürü var. Dağlık alanın çok olması, uzun yıllar köylere yol gitmemesi, kendine yeten bir toplum çıkartmış ortaya. Köylerde hâlâ ekmek, çanak çömlek yapımı ile kilim dokumacılığı gibi işler günlük hayatın bir parçası.
HER MEVSİM CLUJ
Yolculuğumuz, Romanya’nın ikinci büyük şehri Cluj-Napoca ile başladı. Cluj ismi, ilk olarak 12. yüzyılda kenti çevreleyen kalenin adı olarak kullanılan Castrum Clus’tan geliyor. Clus, Latince kapalı demek. Şehri çevreleyen tepeleri işaret ediyor.
Ülkedeki en canlı ekonomilerden biri olan, yaklaşık 330 bin nüfuslu Cluj, bugün enerjik bir kültür ve eğitim şehri. 18. ve 19. yüzyıldan kalma binalar ile dikkat çeken, birçok mağaza ve restorana ev sahipliği yapan ana meydan, ülkedeki gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri olan 15. yüzyıldan kalma St. Michael Kilisesi‘ni ağırlıyor.
Meydanda ayrıca şimdilerde müze olarak hizmet veren 18. yüzyıla ait barok Banffy Sarayı da var. Bölge hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen ziyaretçiler, halk mimarisinin gerçek bir göstergesi olan Transilvanya Etnografya Müzesi‘nin açık hava bölümünü ziyaret edebilir. Cluj, başarılı dekorasyonları ile öne çıkan kafe ve restoran alternatifleri de sunuyor.
Cluj’da havaalanında araba kiralamış olduğumuz için bir gece konaklayarak, esas gezeceğimiz bölge olan Maramureş’e doğru yola çıktık. Romanya halkının yüzde 80’ini Rumenler oluşturuyor ama Romanların ünü onlardan daha fazla.
Resmi olarak yüzde üç gibi gözükse de yüzde 10’dan fazla olduğu düşünülüyor. Yol boyunca at arabasıyla yolculuk yapan, nehirlerde yıkanan Romanlara rastlamak burada alışılmış görüntülerden.
Folklorik bir kültürün en güzel örneklerini günlük yaşamın içinde görebileceğiniz Maramureş bölgesi, Mara ve Iza vadileri içinde. En büyük özelliklerinden biri el oyması devasa ahşap kapıları, uzun kuleli benzersiz ahşap kiliseleri.
Yüzlerce yıldır olduğu gibi Maramureş’teki sosyal yaşam, köy kilisesinin etrafında dönüyor. Sekiz kilisesi UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi‘nde. Kiliselerin yapımında zanaatkârların kullandığı ana ahşap malzeme, günümüze kadar sağlam şekilde ulaşan meşe ağacı.
Romanya’nın kuzey bölgesi olan Maramureş temiz havası ve iklimiyle her mevsim gidilebilir ama biz özellikle festivallerin olduğu ağustos ayını tercih ettik. İki gece konakladığımız Breb köyü, küçük ahşap evlerle tam bir Maramureş köyü. Hava yeterli derecede sıcak, hem de çok berrak. Horoz sesleri ile uyanıp, ilaçsız ağaçlardan elma, erik ve armudu gönül rahatlığı ile yiyorsunuz. Hoş sadece burada değil, tüm yol boyunca ağaçlardan meyve yedik.
Hemen hemen bütün evlerin kapıları ahşap ve el oyması. Ahşap kapılar çivi kullanılmadan iç içe geçirilerek yapılıyor. Üzerinde, yaşam ve devamlılık sembolü olarak güneş, kurt ve bükülü ip desenleri var. En güzel ahşap kapılardan bazıları Vadu Izei, Deşesti, Giuleşti, Budeşti, Sarbi, Barsana ve Onceşti köylerinde.
DANTELLER VE KANAVİÇELER
Yollarda ve köyde saman yığınları dikkatimizi çekiyor. Bizim köylerdeki gibi samanlar el ile toplanıp kış boyunca hayvanlara yem yapılıyor. Bu yığınlar bir yandan da fotoğraf için eşsiz malzeme oluyor.
Kaldığımız odaya girince çığlık atıyorum. Odanın her yeri danteller, kanaviçeler ve el dokuması rengarenk kilimlerle süslenmiş. İnanılmaz temiz. Gitmeden önce gördüğüm tüm fotoğraflarda beyaz dantel gömlek giyenlerin o beyazı nasıl elde ettiklerini çok merak etmiştim. Hiçbir şey alamazsam deterjan alırım diye espri yapıyordum. Seyahatimiz boyunca kaldığımız oteller tertemizdi.
Zestea Brebului‘de bizi sahipleri genç karı-koca karşıladı ve akşam yemeğini orada yemek isteyip istemediğimizi sordu. Bu bölgede iyi yemek istiyorsanız muhakkak lokal bir ailenin evinde yiyin. Çorba, lahana dolması, salata, tatlı ve içecekler dahil kişi başı 20 lei yani yaklaşık 4-5 euro. Yemekler çok lezzetliydi. Köydeki festival ise harikaydı. Genç kız ve erkeklerin yöresel kıyafetlerle yaptıkları dansları izlemek çok keyifliydi.
KÜLTÜRLERİNİ YAŞATIYORLAR
Gençler festival için giyinseler de, ileri yaşlardaki kadınlar her zaman, belden büzgülü, diz altında kloş etek, dantel bluz ve desenli başörtüden oluşan yerel kıyafetlerini giyiyorlar. Eşlerini kaybetmiş kadınlar ise bu kıyafeti tamamen siyah olarak tercih ediyor.
Festival pazar günü ana meydandan, Romanya’nın tüm folklorik bölgelerinden gelen grupların gösterileri ve kasabayı turlayan yürüyüşleri ile başlıyor. Rengarenk kıyafetleri içinde genç-yaşlı herkes kendi kültürlerinin şarkılarını söyleyip danslar ediyorlar.
Ziyaret ettiğimiz ikinci köy ise mezarlığı ile dünyaca meşhur Sapanta oldu. Mezarlık da meşhur olur mu diyeceksiniz ama buradaki mezarlık ‘neşeli mezarlık’ yani Merry Cemetry. Gerçekten rengarenk. Halkın inancına göre ölüm bir son değil başlangıç. Mezarlığın ünü kenarları mavi ile boyanmış rengarenk desenli ahşap mezar başlıklarından geliyor. Ölen kişinin yaşamını tasvir eden resim ahşabın üzerine işleniyor ve bir şiir ile de hikayesi tamamlanıyor.
Romanya ve Maramureş’ten aklında neler kaldı derseniz size doğaya ve değerlerine saygılı, onları hâlâ koruyan ve yaşatmaya çalışan nazik halkını öncelikle söylerim. Mesela, evlere giderken hediye götürmek bir incelik. Siz de bir evde kalacaksınız, hediye götürmeniz onları mutlu edecektir. Çikolata, bisküvi veya ev sahibinin mutfağında kullanabileceği veya sergileyebileceği bir şey… Çavuşesku’nun zamanında, en iyi hediyeler iyi bir sabun veya kahve çubuklarıymış ve bunlar hâlâ takdir ediliyor. Bir şey ikram ettiğinizde “Hayır” derlerse bilin ki kibarlıktan, bu yüzden mutlaka ısrar edin.
KÖY PAZARINDAN ALIŞVERİŞ YAPIN
- Gitmeden önce Romanya ile ilgili kitaplar okuyabilirsiniz: William Blecker‘in Sihirli Bir Yol Boyunca kitabını, Romanya’da bir Aşk ve Yaşam Hikayesi, Dervla Murphy‘in Transilvanya ve Ötesi ile Patrick Leigh Fermor‘un Orman ve Su Arasında kitabı gibi.
- Romenler fotoğraf çektirmekten keyif alıyor ve fotoğrafı kendilerine de göndermenizi arzu ediyor. İsim ve adresleri not alın ve evinize döndüğünüzde fotoğraf göndermeyi unutmayın.
- Bir köy pazarını ziyaret edin. Ocna Sugatag‘taki perşembe pazarı, William Blacker’in tırpan satın aldığını anlattığı yer.
- Romanya’nın geri kalanından farklı olan Maramureş halk müziğini canlı dinleyin.
- Sighetu Marmatiei yakınındaki Pipas Müzesi‘ni ziyaret edin. Mobilyalar, danteller ve tekstillerden oluşan büyüleyici bir özel koleksiyon. Gezerken rehbere ihtiyacınız olabilir.
- Cluj’daki Etnografya Müzesi, iddialı bir Transilvanya kırsal araçları ve eserleri koleksiyonuna sahip.
- Dönerken tahta kaşık, el yapımı halılar, geleneksel şapkalar ve kırmızı püsküllü çanlar alabilirsiniz.