Herkesin hayalini süsleyen İtalya tatilinde, başkent Roma’dan suların üstünde yüzen şehir Venedik’e, modanın kalbi Milano’dan sanat kokan Floransa’ya kadar uzayıp giden bir tur rotası bulunmakta.
Roma’da ünlü Kolezyum’u, Venedik’te hareketli San Marco Meydanı’nı, Milano’da alışveriş cenneti Galleria Vittorio Emanuele II’yi, Floransa’da sanatın kalbi Uffizi Galerisi’ni ve çok daha fazlasını keşfedebileceğinz rehberleri turlar ile tatilin tadını doyasıya çıkarabilirsiniz.
İşte İtalya’yı karış karış keşfedebileceğiniz harika tur olanakları;
Tüm İtalya Turları hakkında bilgi sahibi olmak ve güzel bir tatil planı yapmak için tıklayın.
Gelelim bizim seyahatin devamına…
Cinque Terre seyahatimizin ikinci köyü Manarola oldu. Manarola, Liguere bölgesinde, La Spezia kasabasına bağlı ve Cinque Terre’nin en çok turist alan ama en küçük ikinci köyü. Aynı zamanda en eski köy de burası. 1338 tarihinde yapılmış San Lorenzo Kilisesi de bunun kanıtı. Adının eskiden ‘Magna Rota’ yani büyük yol olduğu ama zaman içinde dilden dile değişime uğrayarak Manarola olduğu düşünülüyor.
Balıkçılık ve şarap yapımıyla geçimini sağlayan köyün, Sciacchetra isimli şarapı pek meşhur. Köyü karşıdan görmek çok keyifli. Kayaların içine oturtulmuş bir köy. Denize ulaşmak için inilen onca merdiven. Denize girmek için kayaların üstünden verilen mücadele. Keyif mi değil mi pek karar veremedim doğrusu. İnsan ister istemez bizim kıyıların güzelliğini düşünmeden edemiyor tabi.
Aşk Yolu‘ndan müzikler ve aşıklar eşliğinde yürüdükten sonra, tünel bizi Manarola köyüne çıkardı. Yolda yürürken yıllar yıllar önce aşıkların burada nasıl buluştuğunu hayal edip o dönemlere götürdük kendimizi. Her şeyin bu kadar kolay olmadığı ama sanırım bundan dolayı daha değerli olduğu o dönemlere. Sonra da içinde bulunduğumuz döneme teşekkür ederek ve bize sunduğu nimetlerden faydalanarak fotoğraflarımızı çekmeye devam ettik.
Manarola’ya girdiğimizde saat beşe yaklaşıyordu ve artık acıkmıştık. Ana caddesinin üzerinde gözümüze hoş görünen Il Particciola‘ya girdik. Bir İtalyan klasiği olan “Insalata di caprese” yani mozzeralla ve domatesli bir açılış, patates ve bira ile hafif ama keyifli bir akşamüstü atıştırması yaptık. (İki kişi için 43 avro ödedik). Oya’nın da benim de başımda Datça’dan aldığımız yazmalar bağlıydı ve garson kız yazmalarımı çok beğendi. Ona biraz Türkiye’den ve el işlerimizden bahsettikten sonra biraz da bu köyü keşfetmek üzere tekrar yürümeye başladık.
Manarola da aynı diğer köyler gibi kayaların üzerinde, daracık sokakları olan, evlerinde renkli panjurlar ve asılan çamaşırlarla güzel mi çirkin mi olduğuna karar veremediğim ama tipik İtalyan olarak hissettiren evlerle dolu. İnsanların en büyük eğlencesinden biri de yüksek kayalardan denize atlamak. Oya ile nefesimizi tutarak izledik atlayanları, onlar için dualar okuyarak.
Önümüzde iki köy daha olduğu için tekrar trenle yolumuza devam ettik. Trende Manarola kız futbol takımının oyuncularıyla biraz sohbet ettik.
Manarola’ya veda edip, Corniglia köyünü uzaktan bakarak geçmeyi tercih ettik. Çünkü mavi saatlerde, Vernazza‘da gün batımına yetişmeye çalışıyorduk.
[…] sunduğu konfor ve gezilecek lokasyonların zenginliği ile turistlerin ilgi odağı olan İtalya tatil yerleri arasında üst sıralardadır. Unutulmaz bir tatil veya yurt dışı gezisi deneyimi yaşamak […]
Her öğrencinin mutlaka deneyimlemesi gerekir yurtdışında yaşamayı…