Yılın 330 günü güneşli olan ve Avrupa’nın belki de en güzel iklimine sahip Menton adeta bir kartpostal görünümünde. Bu Fransız Rivierası şu anda limon kokuları ile dünyanın en ilginç festivallerinden biri olan Limon Festivali’ne ev sahipliği yapıyor.

İngiltere’nin en ünlü kraliçesi Viktoria’nın en büyük aşklarından biri neydi biliyor musunuz? Cevabın bir erkek olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz? 🙂 Cevap, Fransa’nın küçüçük şehri Menton. Arkasına aldığı Alpes-Meritimes bölgesinin mis gibi havasını önündeki Akdeniz esintisi ile birleştirince sadece İngiltere kraliçesinin değil pek çok İngiliz, Rus ve Amerikalı aristokratın da gözdesi olmuş.

1882’de Kraliçe Viktoria buraya gelip ilk görüşte aşık olduğunda, bugünkü yapıların temelini oluşturan evleri inşa eden ve tropikal bahçeleri diken yaklaşık beş bin İngiliz Menton’da yaşıyormuş.

Kraliçe, Chalet de Rosier’den dünyanın her yanındaki aristokratlara yolladığı bir kartpostal ile bu minik şehrin adeta tanıtımını yapmış. Menton halkı da bu reklamın bir ödülü olarak şehir meydanına kraliçenin adını vermiş. Victoria Meydanı ve çeşmesi ondan sonra dünya aristokrasisini karşılamış. Şu anda kraliyet ailesinden birine rastlayamazsınız bile sanat ve aristokrat tayfasından pek çok aşina yüz ile karşılacağınıza emin olabilirsiniz.

RENKLİ FESTİVALİYLE ÜNLÜ
Aubrey Beardsley buraya gelip geri dönmeyen İngilizlerden biri. Katherine Mansfield hikayelerini Villa Isola Bella’da yazmış. Churchill doğa konulu tablolarını burada yapmış. Sutherland Coventry halılarını burada tasarlamış. Guy de Maupassant, Robert Louis Stevenson, Gustave Flaubert, Emile Zola gibi ünlü entelektüeller de tatil yeri olarak Menton’ı seçmiş. Menton’da büyük önemi olan Fransız yazar Jean Cocteau, ayrıca ressam Emile Appay, futbolcular Jerome Alonzo ve Cedric Varrault, yazar Joseph Joffo da bu şehrin ünlü sakinlerinden birkaçı olmuş.

Şehir İtalya’nın hemen sınırında olduğu için İtalyan kültüründen oldukça etkilenmiş. Heyecan verici İtalyan mimarisi, ağız sulandıran Fransız mutfağı, güneşi ve limonları da eklenince Menton, özellikle Amerikalı ve Fransız zengin emeklilerinin yerleşim yeri olmuş. Başlangıçta Cenovalıların bir koloni kalesi olan Menton, 1346 yılından Fransız Devrimi‘ne kadar Monaco Prensliği’ni yöneten Grimaldi ailesinin yönetiminde kalmış. Hatta Monaco Prensesi‘ne aitmiş.

19. yüzyılda Sardunyalı’ların himayesine geçen Menton, 1848 yılında bir cumhuriyet olarak kurulmuş, 1860 yılında ise Napoleon Bonaparte tarafından Fransız sınırlarına katılmış. Burada her yıl Limon Festivali yapılıyor. Festival, 1934 yılında küçük bir sergi olarak başlamış. Ancak ilgi büyük olunca, yıldan yıla büyümüş ve şimdi 85. yılını kutluyor. 17 Şubat-4 Mart tarihleri arasında limon ve portakal ile aklın alamayacağı gösteriler, heykeller ve sergiler yapılıyor. 230 binden fazla ziyaretçi ve 145 ton limon ve portakal ile belki de bu bir rekor!

FRANSIZ RİVİERASI’NI KEŞFEDİN
Şehrin güzelliği Monaco, Monte Carlo, Nice ve İtalya‘ya sadece yarım saat uzaklıkta oluşu. Bu yakınlıktaki Monte Carlo ve Nice’in cazibesi, aynı tarihlerdeki Nice Karnavalı ve Mandelieu’daki Mimosa kutlamaları, Menton’ı havalı bir Riviera turu için ideal bir merkez yapıyor.

Menton’un tren istasyonundan yarım saatlik yolculuklar tüm Riviera’yı birbirine bağlıyor. Öğle yemeğinizi İtalya’da yemek istiyorum derseniz, kısacık bir tren yolculuğu ile Ventimiglia’ya varırsınız. Ya da oradaki pazardan alışveriş yapmak isteyebilirsiniz. Tren yerine şehirden kalkan otobüsler ile sadece bir avroya, nefes kesici manzaralar görerek Sainte-Agnegraves ve Gorbio gibi metrelerce yukarıdaki kasabalardan geçip dağ köylerine gidebilirsiniz.

Nice’ten Menton’a tren ile geliş yine yarım saat ve gidiş-dönüş bileti 13.60 avro. Monaco ve Monta Carlo ise otobüsler ile yaklaşık on dakika sürüyor. Menton’a denizden lüks bir yat ile gelmeniz de başka bir ihtimal tabi. Bu arada bir de dip not: Menton, Paris ve Roma arasındaki yolun tam ortasında!

MİRAZUR’DA ŞIK BİR YEMEK


Dünyanın en iyi 50 restoranı listesindeki restoranlardan birinin Menton’da olduğunu belirtmem gerek. İki Michelin yıldızlı Arjantinli şef Mauro Colagreco’nun 2006’da açtığı ve günden güne ünlenen bu restoranda kendi ellerinden çıkan muhteşem lezzetlere, şehrin en güzel manzarası eşlik ediyor.

Mirazur, şık bir yemek istiyorsanız güzel bir seçenek. Taksi ile çıkabileceğiniz restoranda, canlı çiçeklere süslenmiş 11 çeşitlik tadım menüsü içki hariç 100 avro civarında, uyarmadı demeyin! Bu kadar aristokratın yaşadığı, hatta gömüldüğü minicik bir şehirde iki Michelin yıldızlı bir restoranın olduğuna da şaşmamak gerek!

Tabii ki, makul fiyatlı menüler de var Menton’da… Hem eski şehir bölgesinde, hem de sahil bölgesinde birbirinden lezzetli yemekler bulabileceğiniz pek çok restoran ve kafe var. Fransız ve İtalyan mutfağının iyi bir karışımı olarak pizzadan deniz ürünlerine kadar çeşitli alternatifler bulmanız mümkün.

Özellikle komşusu İtalya’dan etkilenmiş bir yemek kültürü var. Bölgenin spesyalleri ‘barabajuan’ adı verilen bir çeşit ravioli. Nohuttan yapılan krep ‘socca’, soğan ve domatesle yapılan bir çeşit tart ‘pichade’. İtalya’daki Ventimiglia‘da kurulan pazarlarda her türlü taze sebze ve meyve bulmak mümkün.

GEZİLECEK YERLER
Büyüleyici bu eski kent, tarihi merkezi, çekici bahçeleri, harika bir iklimi ve harika restoranları ile La Perle de la France yani ‘Fransa’nın İncisi’ lakabıyla anılıyor.
Old Town yani eski merkez yürüyerek pek rahatlıkla gezilebilir.
Ancak şehri kuşbakışı seyretmek ve o kartpostal tarzı fotoğrafları çekmek istiyorsanız biraz zorlu bir tırmanış ile tepelere doğru çıkmanız gerekir.
Gezilecek yerlerin başında, barok mimarisinin önemli eserlerinden Saint Michel Bazilikası ve Penitents Blancs Şapeli geliyor. Ayrıca 1956- 1958 yılları arasında yaşayan ünlü Fransız film yönetmeni, şair ve yazar Jean Cocteau’nun ismini verdiği Jean Cocteau Müzesi (6 avro giriş) ile hemen yakınındaki bir 17. yüzyıl kalesinde yer alan ve yine Cocteau’nun tasarladığı Güzel Sanatlar Müzesi de mutlaka ziyaret edilmeli. Yazarın diğer imzası, aşk ve evlilik tasvirlerini içeren fresklerle süslediği ‘La Salle des Mariages’ yani ‘Evlilik Odaları’ mutlaka görülmeli.

18. yüzyılda inşa edilen Hotel Adhemar de Lantagnac mimarisi ve özellikle tavan resimleri ile oldukça ihtişamlı. Katherine Mansfield’ın yaşadığı ve romanlarını yazdığı Villa Isola Bella, Katherine Mansfield Avenue’de ancak ne yazık ki halka kapalı.
Tarih öncesi (The Prehistory) Müzesi M.Ö. 30 bin yılından bu yana Menton hayatının anlatıldığı bir müze.
Bu kadar küçük bir şehrin bu kadar çok sanat, tarih ve güzellik içerdiğine gerçekten şaşırmamak mümkün değil. Palais Carnoles Sanat Müzesi ve narenciye bahçesi salı günleri hariç ücretsiz olarak her gün gezilebilir.
Ancak Menton’daki en büyük İngiliz mirasının tropikal bahçeler olduğunu unutmamak gerekir. Binbaşı Johnston’un yarattığı Serre de la Madone, Lord Radcliffe’in yarattığı Valley Rameh bu bahçelerin başlıcaları. Menton’ın çiçek merkezi Bioves, Fontana Rosa ve Maria Serena her mevsim ayrı renk ve kokularla görülmeye değer. 1867 yılında, Thomas Hanbury tarafından kurulan meşhur Hanbury Bahçeleri de İtalya sınırından sadece bir kaç kilometre uzaklıkta.

1 YORUM

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.