Amerika’nın Florida eyaletine bağlı Orlando şehrinin adını duymayan yoktur. Ancak ‘meşhur olan Orlando mu yoksa Walt Disney World mü?’ diye de sorabiliriz. Dünyanın eğlence başkenti olarak bilinen Orlando ününü, içinde barındırdığı tema parklardan almış. Her mevsim uygun iklimi de, eğlence merkezine milyonlarca ziyaretçiyi davet ediyor.
Küçük büyük herkesin hayalinde bir gün Walt Disney Dünyası’nı ziyaret edip; çizgi filmlerini izleyerek büyüdüğümüz karakterlerle tanışmak vardır bence. Yanında Mickey Mouse ve Minnie ile bir fotoğraf çektirmek istemeyen olabilir mi? Ya da Universal Stüdyolarını ziyaret edip, Harry Potter mahallesinde dolaşmak, Simpsonlar ile aya yolculuğa çıkmak, Marilyn Monroe ile şarkı söylemek istemeyen?…
Biz de balayı için gittiğimiz Miami’de günler süren yağmur sonucu pek de gezip görme imkanı bulamayınca, araba kiralayarak Orlando’ya, herkesin hayalini kurduğu Disney Dünyası’nı görmeye karar verdik.
İlk adım hayalimizdeki siyah Mustang ile başladı. rentalcars.com günlüğü 14 dolardan Mustang fiyatları verdi ama biz gitmeden bir önceki akşam karar verdiğimiz için fiyat 25 dolara yükseldi. Amerika’da araba kiralamak, Avrupa ve Türkiye’deki fiyatlara göre oldukça uygun. Hem günlük kira fiyatları çok makul, hem de benzin çok ucuz. Fiyat yükselmiş olsa da, 25 dolara bu vahşi atı kiralamak bize cazip geldi ve üç günlüğüne kiraladık. (Mustang yerli dilinde vahşi at demek.)
Ancak kiralama sırasında ektsra paketler satmaya çalıştılar. Biz de ekstra bir sigorta ve hgs gibi bir kart ile üç günlük otoban geçişi aldık. Üç günlük araç kiralama bedeli olan 75 doların üstüne 100 dolar daha ödedik. Yani günlüğü 25 dolar olan Mustang, ucuz gibi görünse de sonunda günlüğü 59 dolara gelerek Avrupa fiyatlarına gelmiş oldu. Ama şu andaki bilgimle ekstraları almasak da olurmuş diye düşünüyorum ama siz yine de kiralama yaparken kalbinizin sesini dinleyin derim. Biz tahminimizden daha fazla ödemiş olsak da, araba kiralayarak sadece Orlando’daki tema parkları değil, civardaki bir çok farklı rotayı da keşfetmiş olacaktık.
ORLANDO’YA NASIL GİDİLİR VE NEREDE KALINIR?
Pek çok kişinin hayalini kurduğu masal dünyası için nasıl yola çıkıyoruz derseniz, Orlando’ya şu anda Türkiye’den uçuş yok. Ya New York, ya da Miami’ye direk uçup, buralardan araba kiralamak en güzeli.
Orlando’da konaklama için ise, bütçeniz uygunsa tema parkların içindeki oteller hem güzel, hem de parkların içinde olması gidip gelmeyle zaman kaybetmenizi engeller. Oda fiyatları 250 dolardan başlıyor. Ancak parkların dışındaki oteller de çok yakın ve fiyat olarak da neredeyse yarı yarıya.
Orlando’ya genelde çocuklu aileler tatile geldiği için, odalar küçük bir apart havasında. Biz de tercihimizi bu şekilde yaptık. Parklara çok yakın bir otelde, Quality Inn & Suites otelde 145 dolara kaldık. Oda, dört yataklı ve ütü, mikrodalga gibi her şeyi halletmenize yetecek malzemelerle döşenmiş. Eğer dört kişilik bir aile olarak gelmişseniz oda fiyatı bu civara göre oldukça makul. Tüm otellerden parklara ücretsiz transferler de var.
HEM KÜÇÜKLERE HEM BÜYÜKLERE EĞLENCE
Bu eğlence şehri nasıl kurulmuş isterseniz önce buna bir göz atalım. 1964 yılında, orta Florida eyaletinden bazı araziler birileri tarafından satın alınmaya başlamış. Kimin satın aldığı bilinmediği için çeşitli söylentiler çıkmış. Kimilerine göre o dönemin en zengin kişisi arazi topluyor denilmiş; kimilerine göre ise Nasa uzay çalışmaları yapacak diye konuşulmuş.
Ancak işin aslı 1965’te anlaşılmış ve Walt Disney arazileri kendisinin aldığını ve buraya devasa bir eğlence parkı yapacağını açıklamış.
1971’de 400 milyon maliyet ve ilk park Magic Kingdom ile açılmış. İki sene içinde 20 milyon ziyaretçi ağırlamış ve şu anda her mevsim milyonlarca yerli yabancı, büyük küçük ziyaretçi ile belki de dünyanın en popüler eğlence beldesi.
Buena Vista Gölü boyunca yer alan Walt Disney World’de, Magic Kingdom, Epcot, Animal Kingdom, Disney MGM Stüdyoları, Universal Stüdyoları, Sea World eğlence parkları ayrıca üç ayrı su parkı, bir çok otel ve alışveriş merkezi yer alıyor.
Magic Kingdom, Disney kahramanları ile daha çok çocuklara hitap eder gibi gözükse de, aslında büyüklerin de hayallerini de gerçekleştiriyor diyebilirim. Minnie size el sallrken, siz Mickey Mouse ile fotoğraf çektirip, Sindirella’nın şatosunun önünden geçiveriyorsunuz. Öğle saatlerinde tüm kahramanların eğlenceli geçiti, özellikle fotoğraf çektirmek için ideal zaman.
Disney MGM Stüdyoları, yürürken kendinizi 1930’ların Hollywood sokaklarında yürüyor hissini veriyor. Bildiğiniz bir çok film setinin olduğu bu bölüm de görülmeye değer.
1982’de açılan Walt Disney’in son rüyası Epcot, daha çok teknoloji severler için yapılmış ve büyüklere daha çok hitap eden bir park. Geleceğin dünyası, “Experimental Prototype Community of Tomorrow” yani Walt Disney’in gelecekte hayal ettiği utopik bir şehir kopyası. Yapım aşamasında, NASA’dan uzmanların gelecekle ilgili görüşleri alınarak düzenlenmiş. Parkın girişindeki 55 metrelik büyük beyaz kürenin içinde, binlerce yıl öncesinden bugüne kadar dünyayı izliyorsunuz.
Epcot’un ikinci bölümü ise, on yedi ülkenin, kendilerine ayrılmış olan bölümde tanıtıldığı ve ülkelere özgü restoranlarında, o ülkenin yemeklerini tadabileceğiniz bir yer. Bunun için küçük bir dünya turu diyebiliriz.
Diğer bir dikkat çekici aktivite ise, SOARIN. Aslında simülasyon ile yamaç paraşütüne binerek, tüm dünyayı havadan izliyorsunuz. Ben binmedim ama binenlerden duyduğum gerçekten havadaymış gibi sizi ürperttiği…
Universal Stüdyoları ise, Disney dünyasının başka bir bölümü. üç bölümden oluşuyor: Universal Studios Florida, Islands of Adventure ve City Walk. Bizim Orlando için ayırdığımız tek gün olduğundan ve daha önce Paris ziyaretinde Disnayland’a gittiğimiz için tercihimizi Universal Stüdyoları olarak yaptık.
Orlando’ya akşam saatlerinde vardığımız için yemeği City walk’ta yedik. City Walk, ücretsiz olarak girip, parklara geçiş yapabileceğiniz, aynı zamanda yemek yiyip, alışveriş yapabileceğiniz adeta bir mahalle.
Burada, dünyanın en büyük Hard Rock Cafe’sinde ya da NBA Cafe’de oturup bir şeyler atıştırabilir ya da Chocolate Emporium’da muhteşem çikolataları tadabilirsiniz. Ben bu çikolatalar ve ihtişamlı kuplar içinde kendimi kaybettim diyebilirim.
Bruce Willis, Sylvester Stallone ve Arnold Schwarzenegger’in ortak oldukları Planet Hollywood da City Walk içinde bulunuyor. Parklarda yorulanlar için gündüzleri bir mola yeri olan City Walk, akşamları gece kulüpleri ile başka havaya bürünüyor.
Universal Stüdyoları, Los Angeles film stüdyolarından bildiğimiz karakterleri bizlere getirmiş. Shrek, Simpsons, E.T., Minions’ların evlerini ziyaret edebilir, onlarla simülasyon turlara katılabilirsiniz.
Ancak kalp ya da yüksek tansiyon hastası iseniz önermiyorum, çünkü gerçeğinden hiç bir farkı yok ve yüksek adrenalin içeriyor. Biz E.T, Simpsonlar ve Jimmy Fallon ile New York turuna çıktık. Ama itiraf etmeliyim ki, bu adrenalin bize çok fazla geldi.
Hollywood Rip Ride Rockit gibi hızlı trenler, ya da çocuklar için daha masum eğlenceler de var. de mevcut. 2014 yılında son olarak eklenen Diagon Alley, yani Harry Potter’ın romanda yaşadığı mahalle ise son derece güzel ve kesinlikle görülmeye değer. Son derece detaylı çalışılmış bu mahallede, bir de ‘her destinasyon’a giden mor otobüs olması benim ayrıca ilgimi çekti. Döviz bürosundaki korkunç vezneci, ya da ağzından alevler çıkan evlerin tepesindeki dragon sizi şaşırtmasın.
Chocolate Emporium kadar muhteşem olmasa da buradaki dondurmacıyı da es geçmeyin derim.
Universal Stüdyoları’ndaki ikinci park olan Islands Adventure (Macera Adası) ise daha çok arenalin severlerin tercihi. Diğer parklardan daha hızlı, daha yüksek ve daha kıvrık ‘Rollercoasterlar’ yani hız trenleri var.
Orlando’ya gidecekseniz, Disney World için en az iki gün ayırmanız ve gitmeden önce hangi parkları gezmek istediğinize karar vermeniz gerekli. Çünkü tüm parkları üç günde bile gezmek imkansız. Açıkcası hem parklarda, hem de civarda o kadar çok alternative var ki bizim kafamız karıştı. Ancak hangisine giderseniz gidin, hayatınız boyunca unutmayacağınız bir deneyim olacağı kesin.
EĞLENCE PARKLARINA GİRİŞ ÜCRETİ NEDİR?
Her mevsim ziyaret aldığı için genelde kapılarda uzun sıralar var. Eğer sırada beklemek istemiyorsanız Unlimited Express bilet alarak, ekspress geçişten geçebilirsiniz. Express için gün seçmeniz gerekiyor ve ucuz da değil. Yaklaşık 90 dolar gibi ayrıca bir ücret ödemeniz gerekli. Bilet fiyatları da kaç parka ve kaç gümlük gireceğinize göre değişiyor. Ancak en ucuz bir günlük ve tek park 100- 150 dolar civarında.
ORLANDO’YA GİTMİŞKEN BUNLARI DA YAPIN
- Özellikle 22:00 de gerçekleşen havai fişek gösterisini izlemeden Disney World’den çıkmayın.
- Orlando’daki bir diğer park ise Sea World. Parkta balina ve yunus gösterilerini izleyin ve yunuslarla birlikte yüzün.
- Cheesecake Factory, tüm Amerika’da envai çeşit cheesecake sunan bir zincir. Yemeden dönmeyin. Benim favorim klasik olan!
- Gittiğiniz dönemde NBA sezonu devam ediyorsa Amway Arena’da Orlando Magic maçına gidin.
- Orlando’dan yaklaşık bir saatlik araba yolculuğu ile Kennedy Space Center‘a gidin. 1968’den beri NASA, tüm uzay uçuşlarında kullanılmış bu uzay istasyonunu hala kullanıyor. 1969’da aya insan götüren Apollo 11 uzay aracı buradan fırlatılmış. Üs aynı zamanda NASA’ya da ev sahipliği yapıyor. İlk uzay mekiğinin fırlatıldığı ana tanıklık edip, aydan getirilmiş taşa dokunabilirsiniz.
- Orlando outlet ve alışveriş cenneti. Premium Outlets ve Prime Outlets aradığınız tüm markaları bulabileceğiniz devasa outletler.
- Hooters’da mutlaka tavuk ya da karides yiyin.