İzlanda seyahatimizde ilk gün Reykjavik’ten kuzeye doğru çıkarak Kirkjufell dağını ve şelalesini görmüştük. Ertesi gün rotamızı güneye çevirdik ve İzlanda’nın simsiyah Rejnisfjara ve Dyrholaey plajlarına doğru yol aldık. Ardından Avrupa’nın en büyük, buzulu Vatnajökull, ondan kopan buz parçalarının sahilde elmaslar gibi parlamasından adını alan Diamond Beach diğer rotalarımızdı. Seyahatimizin sonunu ise başkent Reykjavik ve Golden Circle ve tabi İzlanda’nın olmazsa olmazı termal keyfi Blue Lagoon yani Mavi Lagün rotasına bırakmıştık.

Gün Doğarken Kaplıca Keyfi

Son günümüze oldukça büyük bir keyif olan Blue Lagoon ile başlamaya karar vermiştik. Saati konusunda başlangıçta çok kararsız kaldık ama sonra hem günü bölmemesi, hem de gün doğumu ışıklarını yakalamak adına sabah 09.00’a karar kıldık. İyi ki de böyle yapmışız. Nihayet İzlanda’da son günümüzde gördüğümüz harika bir güneş ile hem gün doğumu muhteşem oldu, hem de Blue Lagoon!

Gökyüzü bizi kalplerle karşıladı…

Gün doğumu ve gökyüzü o kadar muhteşemdi ki, ilk önce lavların arasından bir yürüyüş yaparak lagünün etrafında bir tur attık. Nihayet güneşi görmenin sevinci, hele de muhteşem bir gökyüzü şovu olunca keyfimizi oldukça yerine getirmişti.

Blue Lagoon biletlerimizi İzlanda’ya gelmeden önce İstanbul’dan almıştık. Siz de kesinlikle böyle yapın, zira son anda almak isterseniz yer bulma olasılığınız şansa kalmış. Çeşitli paketler var. Gününe ve saatine göre de fiyatlar değişebiliyor. Comfort, Premium ve Retreat Spa paketlerinin en ucuzu Comfort. Biz bu paketi 98 dolara sabah 09.00 için satın aldık. Fiyata bir maske ve bir içecek dahil.

Premium pakette şampanya veriyorlar, o da restoranda yemek yerseniz şampanya ikram 🙂 Retreat Spa paketinin fiyatları ise 600 dolara kadar çıkabiliyor. Masaj ve spa hizmetleri bu pakete dahil oluyor.

İzlanda’ya Gelip Termal Havuza Girmeden Olmaz

‘İyi ki de yapmışım!’ dediğim yegane şeylerden biri Blue Lagoon! Tabi güneşin etkisi çok büyük bu kadar keyif almamızda ama yine de eğer İzlanda’ya seyahat ediyorsanız muhakkak bir termal havuza gidin. Tabi illa Blue Lagoon’a girmek zorunda değilsiniz. İzlanda’nın her yanında bu havuzlar var ve pek çoğu da bedava. Fontana Spa, Secret Lagoon, Mývatn Doğa Banyoları ve Krauma Spa gibi girilebilecek daha küçük ve ücretsiz kaplıcalar da var.

Blue Lagoon, İzlanda’nın güneybatısında, Reykjanes Yarımadası’nda bulunan en turistik, en popüler jeotermal kaplıca. Reykjavik’e yaklaşık kırk dakikalık sürüş mesafesinde olan havuzda, dünyanın her yerinden insanları görmek mümkün.

Blue Lagoon, 1976 yılında Svartsengi jeotermal tesisinden bir atık su havuzu olarak başlamış. 1981 yılında Valur Margeirsson buraya giren ilk kişiymiş. O ve çevresi kısa sürede bu havuzun şifalı olduğunu anlamaya başlamışlar. Özellikle sedef gibi cilt hastalıklarına iyi geldiği fark edilince, 1987’de tesis resmen açılmış.

Kükürt açısından çok zengin olan havuzda silika çamurundan da bir yüz maskesi yapılıyor. Suyun sıcaklığı 37-39 derece arasında ve sıcaklık tatlı bir keyif veriyor.

Tesisin içerisinde ayrıca LAVA restoran, Blue Cafe ve Lagoon Spa da mevcut.

Blue Lagoon Hakkında

Jeotermal suyun bileşiminde üç aktif madde var: Silika, yosun ve mineral. Suyun ayırt edici mavi rengi, silikanın güneş ışığına yansımasından geliyor. Doğrudan güneş ışığı sudaki alg seviyelerini çoğalttığından, yaz aylarında suda küçük yeşil patlamalar da oluşuyor.

Suyun asıl rengi ise süt gibi. Suyu eğer bir bardağa alırsanız aslında mavi değil süt beyazı olduğunu görürsünüz. Yani genellikle gördüğümüz mavinin sorumlusu güneşin yansıması.

  • Yılın zamanı ne olursa olsun su sıcaklığı 37-40 derece.
  • Lagünde 6 milyon litre su var.
  • Burada su her 40 saatte bir yenileniyor ve kendi kendini temizliyor.
  • En derin noktasında lagün 1,6 metre ancak ortalama derinliği bir metre civarında.

Havuza Girecekseniz Bunlara Dikkat Edin

  • Yıl boyunca açık olan havuza girecekseniz sağlığınız açısından dikkat etmeniz gereken bazı kurallar var. Öncelikle her havuza girerken yapılması gerektiği gibi burada da havuza girmeden önce duş almanız hem sizin, hem de diğer misafirlerin hijyeni için çok önemli. Burada klor kullanılmadığı için gerçekten önemli bir kural.
  • Bol bol su içmeniz lazım, çünkü sıcak su vücutta su kaybına neden olabilir. Diğer yandan saçlarınızın zarar görmemesi ve sertleşmemesi için bol bol saç kremi sürmeniz iyi olur. Tesisteki duşlarda saç kremi var.
  • Mücevherler bozulabilir, bu yüzden takmamanız daha iyi.
  • Kükürtlü su mayonuzu bozabilir. O yüzden gözden çıkardığınız bir tanesini giyebilirsiniz.
  • Suyun altı çok bulanık olduğundan kameralar iyi görüntü elde etmez ama yüzeyden çekim yapmak isterseniz su geçirmez kılıf kullanarak yapabilirsiniz.

Blue Lagoon Keyfimiz

Lavlardan oluşan yoldan bir tur attıktan sonra giriş kapısından geçerek lagün keyfimizi başlattık. Önce sıraya giriyorsunuz ve size orada havlularınızı veriyorlar ve bileğinize bir bileklik takıyorlar. Soyunma odalarına geçip üzerinizi değiştirdikten sonra, duş alıp havuza giriş yapıyorsunuz.

Havuza girince, yeni doğan güneşin pempemsi ışıklarını gördük suyun üzerinde. Oya telefonunu su geçirmez kılıfa koyup çekimlerimizi yaptı. Ödediğimiz 98 dolara bir silika maskesi ve bir içecek dahil. Önce maskelerimizi sürüp, sonra da içeceğimizi aldık.

Havuzun sıcaklığı tam kıvamında. Üzerinden yükselen buharlar da bu güzel tabloyu adeta tamamlıyor. Ne yalan söyleyeyim, bir saat bize yetmedi. Ama yine de çok eğlendik. dediğim gibi İzlanda yolculuğumuzun en keyifli saatleriydi Blue Lagoon saatleri…

Neler yaptık daha detaylı görmek isterseniz haydi buyrun Youtube videoma… İzlerken abone olursanız da çok mutlu olurum 🙂

Günün devamında Golden Circle rotasının bazı durakları olduğu için çıkmak zorunda kaldık ama buranın keyfi birkaç saat!

 

 

 

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.