Cinque Terre, İtalyan Riviera’sının göz bebeği. Her yıl özellikle, yerli yabancı bütün turistlerin akın ettiği belki de Akdeniz kıyılarının belki de en sofistike olanı… Adı İtalyanca’da beş köy anlamına geliyor. Turkuaz renkli denizi, limon kokan sokakları, limoncello ve zeytinyağı satan, yerleri çini döşeli dükkanları, rengarenk eski evleri ve çamaşır asılı balkonlarıyla, renkli tipik beş İtalyan köyü.
La Spezia’ya bağlı, 1997 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirasları Listesinde ve korumaya alınmış, dağların tepesine kurulmuş, Monterosso al Mare, Vernezza, Manarola, Riomaggiore ve Corniglia adlı bu beş şirin köye doğru biz de yola çıkmaya karar verdik.
Geçmişi 11. yüzyıla kadar dayanan Cinque Terre’de, ilk olarak Monteresso al Mare ve Vernezza köyleri hayat vermeye başlamış. Diğer köyler de zaman içinde gelişmiş. Yıllar içinde Türkler de dahil olmak üzere, pek çok saldırıya uğramış bu sevimli köyler ama 70’li yıllardan sonra kendini toparlamış ve turizme kapılarını açarak, en çok gidilmek istenen yerler arasına girmiş.
Cinque Terre benim de çok uzun zamandır görülmesi gereken yerlerden biri olarak listemdeydi. Zamanı gelmeden hiç bir şey olmadığı gibi, uzun yıllar ben de program yapmama rağmen erteledim durdum. Ancak gün geldi ve Oya ile 2012 yılının Ağustos ayında tatilimizi burada geçirmeye karar verdik.
Ancak ikimizin de yoğun olduğu bir döneme denk geldiğimiz için hazırlıklarımızı pek de hakkıyla yapamadık. Bir taraftan işlerimize koştururken diğer yandan da seyahat planı yapmaya çalıştık. Biletlerimizi millerle almaya karar verdik. THY görüşmelerini Oya’ya devrettim, ben de oteli ayarlayacaktım. Oya ile sürekli haberleşiyoruz, ordan mı uçalım burdan mı derken, Bologna‘dan uçmaya karar verdik. Çünkü ben haritada yeri sanırım Amalfi ile karıştırarak güney kıyı olarak yanlış hatırlıyordum. Gerçi oralara da Bologna yakın değil ya! Halbuki Genova‘ya uçmak gerekiyor bu arada dip not!
Villa Margaritha diye bir otele rezervasyonunu yaptırdım. Görüntüsü çok güzel fotoğrafların. Balkondan deniz gözüküyor, otel içi görüntüleri nefis. 17 Ağustos’ta çıkıcağız yola. Bir önceki akşam, gece onbir civarı Oya’dan bir telefon aldım: “Çabuk odayı iptal et. Bir geceyi zaten ödeyeceğiz, bari diğer geceleri kurtaralım. Yaptığın otel kalacağımız yerden 500 km uzakta!” Meğer ben aynı otelin Napoli‘de olanına yapmışım rezervasyonu. En yoğun sezon! Hemen girdim tüm rezervasyon sitelerine ama yer yok hiç bir otelde. Son anda bir otel buldum, onda da son oda! Köylerden biri olan Monterosso al Mare’de. Artık bahtımıza ne çıkarsa deyip rezervasyonumuzu yapıp, bavul hazırlamaya devam ettim..
Sabah geldik havaalanına. Biz de bi keyif bir keyif! Nihayet hayalini kurduğumuz İtalya kıyılarında tatil yapıp, bol bol fotoğraf çekeceğiz! Fakat kontuara geldik ve bir sorun var. Kız bir türlü bizim biletleri bulamıyor listesinde. Bunun üzerine bilet rezervasyonumuzu istedi. Oya kendi rezervasyonunu verdi. İnceledikten sonra Oya’ya “Sizinkini buldum” dedi ve bana sordu: “Sizinkini de alabilir miyim?”. Ben tüm konuşmalarımız sırasında Oya’nın benim biletimi de aldığını sanıyordum, oysa ki o sadece rezervasyon yapmış. Benim biletim yoktu!
Oya biletini 45.000 mil ile almış, bileti var ve benim biletim yok. Uçağım kalkmasına iki saatten daha az bir süre var. Oya panik ile ne yapacağımızı düşünürken, benim gözüme bilet satıştaki numara ilişti:11. Her zaman uğurlu sayım. Dedim Oya’ya: “merak etme hallolacak!”. Derken görevli bayan “yer var, millerinizle businesstan 25.000 mil ile alabilirsiniz”dedi. Biz şaşkınlık içindeydik. Oya 45.000 mil ile ekonomi almıştı ve şimdi ben 25.000 mil ile businesstan bilet alacaktım. Koştuk hemen bilet satışa, yaklaşık bir saati aşan bir uğraştan sonra, hem Oya’nın biletini değiştirdik, hem de benim biletimi aldık. Üstelik de lounge’da keyif yapmaya vaktimiz de kalarak çıktık yola.
Bologna’da indikten sonra, trenle devam etme kararı aldık. Önce Floransa’ya, oradan 16.19’da ise La Spezia‘ya vardık. Bu arada tren biletimizi okutmayı unuttuğumuz için 5 avro ceza ödedik, aman dikkat! Oradan köylere giden yerel tren ile sabahın kör saatlerinde başladığımız yolculukla nihayet 17.19’da son durağımız Monterosso’ya ulaştık!
İndikten sonra tekrar taksiye binerek otelimize geldik. Merak içindeydik acaba nasıl bir yer karşımıza çıkacak diye. Ama görünce çok sevindik çünkü 17. yüzyıldan kalma şahane bir yer: Stella della Marina. Tam Monterosso’nun göbeğinde, üstelik de numarası:11.
İçinde, mermerden devasa sütunlar, yüksek tavanlar var. Odamız asma katlı. Zaten bütün günü yolda kaybetmiş olduğumuz için, daha fazla oyalanmadan kendimizi attık sahile.
Bütün sahil tek tip şemsiyelerle dolu. Cam gibi bir deniz. Ve ortada tatil yapan İtalyanlar. Her pencereden asılmış çamaşırlar, renkli panjurlar, zeytinyağı ve Limoncello satan, mozaik döşemeli marketler. Ve Monterosso!
Reblogged this on Oya Yıldız.