İzlanda seyahatimizde ilk gün Reykjavik’ten kuzeye doğru çıkarak Kirkjufell dağını ve şelalesini görmüştük. Ertesi gün rotamızı tam tersine, güneye çevirdik ve İzlanda’nın simsiyah Rejnisfjara ve Dyrholaey plajlarına doğru yol aldık. Dünyanın üçüncü büyük buzullarından biri olan Vatnajökull ve Diamond Beach diğer rotalarımızdı. Seyahatimizin son iki gününü ise Reykjavik ve Golden Circle rotası için ayırdık. İzlanda gerçekten çok farklı bir coğrafya ve son yıllarda turizm açısından da oldukça popüler.
Adayı keşfetmek için iki rota var. Birisi adanın etrafından tam tur atan Ring Road. Bunun için en az 6 gün ayırmanız lazım ama ideali 10 gün.
Diğeri ise başkente Reykjavik’ten başlayıp küçük bir tur yapan ve bir günde bile gezilebilecek olan Golden Circle.
İzlanda’nın güneyinden dönerken aslında düşüncemiz Golden Circle rotasındaki bazı yerlere uğramaktı ama hava çok karanlık ve yağışlı olduğu için bu planı bir gün sonrasına bıraktık ve istikamet başkent Reykjavik oldu.
Aracımızı sahile yakın bir yere park ettikten sonra şehrin ana arteri, Laugavegur caddesinde yürümeye ve dükkanları keşfetmeye başladık. Kaç gündür İzlanda’nın ıssız bölgelerinde gezdikten ve neredeyse sadece turist gördükten sonra, nihayet burada İzlandalılar olduğunu fark ettik 🙂
Reykjavik Koltuk Değnekleri Sayesinde Kurulmuş
Adanın geri kalanındaki yaşam alanlarının zorluğu ve iş olanaklarının azlığı nedeniyle Reykjavik İzlanda nüfusunun yaklaşık içte birini almış. Dünyanın en kuzeydeki başkenti, kültür ve tarih bakımından zengin ve şaşırtıcı derecede hareketli bir şehir ortamına sahip.
Efsaneye göre, İzlanda’nın ilk yerleşimcisi Ingólfur Arnarson, MS 870’teki adanın kıyılarına vardıktan sonra yüksek koltuk direklerini denize atmış ve tanrılara kıyıya sürüklenecekleri yerlere yerleşme sözü vermiş.
Yerleşecekleri yeri bulmak için Ingólfur ve adamları dört yıl iz sürmüş ve sonunda çiftliklerini Reykjavik adlı yere kurmuşlar.
Reykjavik, 18. yüzyılda liman etrafında büyümeye başlamış. Eski Liman ve Kvosin her şeyin başladığı yer olmuş. Ticaret gelişmeye başlamış ve sonuç olarak bu iki mahalle şehir merkezi olarak kurulmuş.
Bu bölge sayesinde Lækjargata kanalı (Creek Caddesi), ticaret merkezi ile kırsal bölge arasındaki sınır olmuş. Kanalın batısındaki alan Vesturbær, Batı şehir; doğu kesimi Austurbær ise Doğu Şehir olarak biliniyor. Orada farklı mahalleler ortaya çıkmış ve gelişmiş.
101 Reykjavik Şehir Merkezinin Kodu
101, Reykjavik şehir merkezini oluşturan bölgeleri birleştiren posta kodu. İzlandalı yönetmen Baltasar Kormákur’un 2000 yılında çektiği ve ödüllü 101 Reykjavík başlıklı ilk uzun metrajlı filmi de adını buradan esinlenmiş.
Son birkaç yıldaki inanılmaz turist patlaması ve otel inşaatlarının bu hıza yetişememesi yüzünden, 101 şehrinin sakinleri evlerini Airbnb gibi siteler aracılığı ile kiralama yapıyor.
Her Şey Laugavegur Ana Caddesi Etrafında
Laugavegur alışveriş caddesi, her şeyin başladığı yer. Kardeş sokakları Bankastræti ve Austurstræti ile bağlanan bu cadde Reykjavik şehrine gelen herkesin ilk durak noktası. Pek çok mağaza, restoran, galeri, kafe, bar ile dolu Laugavegur oldukça hareketli.
ABD Silahlı Kuvvetleri II. Dünya Savaşı’nın sonunda İzlanda’yı işgal ettiğinde, gece hayatı ve eğlence için bir talep yaratmışlar ve şehrin ortasında, bu cadde üzerinde barlar ortaya çıkmaya başlamış. Kısa süre içinde elbette yerli halk da bundan keyif alarak yaşamlarına bu eğlenceleri katmışlar.
Bugün Reykjavik’in ticaret bölgesi Borgartún. Bankastræti ise çoğunlukla mağaza ve restoranlardan oluşan Laugavegur’un doğal bir uzantısı olarak hizmet veriyor.
Gudjón Samúelsson, İzlanda’nın en ünlü mimarı olarak Reykjavik’in en ikonik binalarını tasarlamış. Austurstræti caddesi 16 numarada mimarın en eski eserlerinden biri var. Bu bina, 1916’daki inşaatı sırasında Reykjavik’in en büyük binasıymış ve hem Ulusal Banka, hem de İzlandalı Masonlar için karargah olarak hizmet vermiş.
Apótekid restoranı, 1930-1999 yılları arasında orada faaliyet gösteren şehir eczanesinden adını alarak, bu büyük yapının zemin katında yer alıyor ve kentin en iyi şarap ve yemek yerlerinden biri.
İlgi çekici bir diğer güzel bina, Austurstræti 20’deki Hressingarskálinn 20. Şimdi bir restoran ve gece kulübü olan bu ahşap kır evi, 1800’lerin başlarından kalma ilçe deposu Árni Thorsteinsson’a ev sahipliği yapıyormuş. Restoranın güneşli günlerde kullandığı bahçesi, bir asır önce Thorsteinsson’un kendisi tarafından ekilen büyük ağaçlara ev sahipliği yapıyor.
Hverfisgata, Hlemmur Merkezinden Lækjartorg Meydanı’na kadar uzandığı Reykjavik şehrindeki bir diğer ana cadde. Ana alışveriş caddesi Laugavegur ile paralellik gösteriyor. Ulusal Tiyatro, Danimarka Büyülelçiliği, Safnahusid sergi alanı, mağazalar, şık restoranlar, kafeler, bistrolarla ve tarihi eski evler bu caddenin üzerinde yer alıyor.
Nordurmýri, merkezi bir banliyö oluşturmak için taş evlerin ve çitlerle çevrili bahçelerin bir araya geldiği kentsel bir vaha. Güneydeki Miklabraut ve Batı’daki Snorrabraut ile çevrelenmiş olan semtin adı, bölgeyi kaplayan eski bataklıktan dolayı ‘Kuzey Bataklığı’ anlamına geliyor.
Buradaki tamamı güneye bakan ve bol ışık alan evlerin çoğu 1930’larda inşa edilmiş ve sokaklar adlarını İzlandalı Sagas Njála ve Laxdæla’daki karakterlerden ve Landnámabók isimli kitaptan almış. Özellikle festival zamanlarında bu evler çiçekler ile bezeniyormuş.
Reykjavik Simgesi Hallgrimskirkja Kilisesi
Reykjavik şehrinin simgesi, hiç şüphesiz İzlanda mimarisinin en gözde örneği olan Hallgrímskirkja Kilisesi.
Kat kat beton cephesi ile modern İzlanda mimari örneği olan kilise aynı zamanda, İzlanda bazalt kayalıklardan oluşan coğrafyasını da temsil ediyor. Kilise adını , 17. Yüzyılda yaşamış din adamı Hallgrímur Pétursson’dan almış. Hallgrimskirkja, Evanjelik bir Lutheran kilisesi.
Hallgrimskirkja, turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerden biri. Her gün binlerce insan kiliseyi ziyaret ediyor. Kiliseye giriş ücretsiz. Kuleye giriş ISK 1000 ve kuleden tüm şehri kuş bakışı izleyebilirsiniz. Ancak tepeye çıkmak için uzun kuyruklarda beklemeyi göze almalısınız.
Kilisenin hemen önündeki kaşif Leifur Eiríksson heykelinin şimdi durduğu yerde, 1700’lerde mezuniyet töreninin bir parçası olarak öğrenciler tarafından yaptırılan Skólavardan (Cairn Okulu) olarak bilinen bir taş kule varmış.
Kuleye giden patika Skólavörgustígur (Cairn Okulu Yolu) olarak biliniyor. Dünyadaki en eski ve 930 yılında kurulan İzlanda’nın ulusal parlementosu organı olan Althing’in 1000. yıldönümünde kule yıkılmış. Ardından, kaşif Leifur Eiríksson’nun Amerika Birleşik Devletleri hükümetinden bir hediye olan heykeli yerini almış.
Reykjavik Mahalleleri
Bugün Skólavörgustígur, çok sayıda restoran, butik ve kafesiyle kentin en çok dolaşılan caddelerinden biri. İzlanda’nın en eski hapishanesi Hegningarhúsid gibi caddenin en eski binalarından bazıları hala ayakta duruyor.
Skólavörduhæd’ün solunda, eski ve renkli ahşap ve oluklu demir evler ile Holingholtin mahallesi uzanıyor. Bölgenin ana yolu Midstræti’de bir gezintiye çıkıp ve İzlanda’nın en seçkin aydınlarına ve şairlerine ev sahipliği yapan, mükemmel bir şekilde korunmuş 19. yüzyıl evlerine bir göz atabilirsiniz.
Birçok Reykjavik ziyaretçisinin göz ardı ettiği, bir mücevher olan Einar Jónsson Heykel Bahçesi‘ni ziyaret etmeniz de tavsiye ediliyor. Einar Jónsson, Arnarhóll Tepesi’ndeki Ingólfur Arnarson heykeli gibi sayısız şaheser üreten İzlanda’nın en ünlü heykeltıraşı.
Kvosin ise Reykjavik’in doğduğu yer olarak biliniyor.
Bölgede ziyaret etmek için diğer bir nokta, İzlanda Katolik tarihi ile zengin, yemyeşil bir tepe olan Landakot. Her şey 1864’te Fransa’dan Katolik rahiplerin çiftliklerinin yanına küçük bir şapel yaptırdığı zaman başlamış. Birkaç yıl sonra, şapelin yerine ahşap bir kilise geçmiş.
Sonra I. Dünya Savaşı’ndan sonra, İzlanda’daki Katolik Kilisesi daha büyük bir ibadet evine ihtiyaç duyulduğunu hissetmiş. Yine mimar Gujón Samúelsson, 1929’da Landakotskirkja’nın (kilisenin) gotik yapısı için doğru kişi olarak kabul edilmiş.
Bölgedeki diğer bir görülecek yer, 1902 yılında kurulan Landakotsspítali Hastanesi. O zamanlar şehir, yeni bir sağlık kurumuna ihtiyaç duyuyormuş ancak tüm fonlar tükenmiş. Bu yüzden proje Avrupa’dan maddi destek alınıp, Katolikler tarafından desteklenerek hayata geçirilmiş.
Hólavallagardur, 19. yüzyıldan kalma bir mezarlık ve 2014 yılında National Geographic tarafından Avrupa’nın en sevimli mezarlıklarından biri olarak seçilmiş. Mezarlıktaki park, söğüt ve ladin ağaçları, dar yolları ve mezar taşları ile şehrin en büyüleyici yerlerinden biri.
Reykjavik Şehrinin Mücevheri Harpa Konser Salonu
Harpa Konser Salonu ve Konferans Merkezi, yerel sanatçı Ólafur Elíasson ve Danimarkalı firma Henning Larsen Architects tarafından tasarlanan Reykjavik’in en değerli mücevheri.
1880’li yıllardan bu yana şehre büyük bir konser salonu yapma fikri nihayet 2007 yılında İzlanda hükümetinin projeyi finanse etmeye karar vermesiyle hayata geçmiş. Projede büyük konser salonuna ek olarak, Dünya Ticaret Merkezi, bir otel, apartman kompleksleri, dükkanlar ve geniş bir otopark yer alıyormuş. Ancak 2008 mali krizi, bu iddialı ve maliyetli prosedürlere son vermiş.
Bu haline dahi para harcanacağı için halk başlangıçta çok itiraz etmiş ama sonuç ortaya çıkmaya başlayınca da mutlu olmuşlar.
Konser ve konferans salonunun adı, 11 Aralık 2009 yılında halka açıklanmış. Harpa adı, 1200 vatandaşın 4.156 isim önerdiği bir yarışma ile ortaya çıkmış. Talep, ismin İzlandaca olmasına rağmen rahatlıkla söylenebilmesinden ötürü ortaya çıkmış.
İsmin birden fazla anlamı var. Biri, müzikal anlamıyla Harpa, Harp enstrümanının İzlandacası. İkinci anlam ise Viking zamanlarından. Viking zamanlarında, ayları saymak için farklı bir yol kullanılıyormuş. Pagan geleneklerine göre Nordic Takvimde Harpa diye bir ay varmış. Harpa’nın ilk günü İzlanda’da yazın ilk günü olarak kutlanır ve daha parlak bir zamanın başlangıcı olarak kabul ediliyor.
Bina, 700’den fazla cam panelden oluşan bir cepheye sahip. Her panelin kendine özgü bir şekli var ve karanlık kış gecelerinde muhteşem ışık şovları ile süsleniyor.
Bugün Harpa, İzlanda Senfoni Orkestrası ve İzlanda Operası ofislerinin yanı sıra bir dizi sergi, konser ve kültürel etkinliğe ev sahipliği yapıyor.
Gündüzleri, içindeki hediyelik eşya dükkanı ve yemek alanları ile keyifli vakit geçirilen bir yer. Ancak ışıkları görmek için gece gelmek şart. Biz Reykjavik’te kalmadığımız için göremedik, bu yüzden şehri gece de görebilmek için muhakkak burada kalın.
İki İzlandalı oyuncunun 75 dakika içinde 40 İzlanda sagası yani destanını oynadığı bir gösteri ve ayrıca beş yıldır oynayan, İzlandalı esnafın hallerini anlatan ‘60 dakikada nasıl İzlandalı olunur?’ isminde bir diğer oyun da tiyatro meraklarına hitap ediyor.
İlk konser 4 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirilmiş ve o zamandan beri merkez 10 milyon misafir çekmiş. Salon, Şubat ayında yılda bir kez olmak üzere, sadece 2013’ten beri bu mekanda düzenlenen Sónar Müzik Festivali sırasında ise ülkenin en büyük gece kulübüne dönüşüyor.
Viking Gemisi Sanılan Sun Voyager
Reykjavik’te ana cadde ve ara sokaklarda gezdikten sonra Harpa Kanser Salonu ve Konferans Merkezi’nden sahil şeridinden devam ettiğinizde karşınıza Jon Gunnar Arnason tarafından tasarlanmış metaldan yapılmış modern bir gemi iskeleti çıkıyor.
Aslında Reykjavik’in Viking gemisi sanılan, sahildeki bu pırıl pırıl çelik heykelin adı ‘Solfar‘ veya ‘Sun Voyager‘.
Sun Voyager’ın Viking gemisi olduğu yaygın bir yanlış anlama. Sagaların ve Vikinglerin ülkesi İzlanda’da seyahat eden pek çok turistin bunu düşünmesi doğal ama aslında bu bir rüya teknesi ve güneşe bir övgü. Keşfedilmemiş bir bölgenin vaadini, bir umudu, ilerleme ve özgürlük hayalini içeren bir eser yaratmak istemiş tasarımcısı…
1986 yılında Reykjavik’in 200. yılını kutlamak için yapılan açık hava heykel yarışmasında kazanan Sun Voyager olmuş.
Arka planda Esja dağı ile sahilde yürüyüş yapan herkes için Sun Voyager özellikle de güneş batıyorsa mükemmel bir fotoğraf fırsatı sunuyor. Belki de şehrin en çok fotoğraflanan eseri… Biz de hayalini kurduğumuz o gün batımı fotoğraflarını çekemesek de onlarca Japon’un arasından 1-2 kare çekebilmeyi başardık.
Hem Kültür, hem Sanat için Reykjavik
101 Reykjavik’in tarihi, anıtsal yapıları ve kültürel cazibesi göz önüne alındığında şehir merkezinin hem İzlanda halkının, hem de ziyaretçilerin en gözde yeri olması hiç de şaşırtıcı değil.
Dünyanın en kuzey başkenti Reykjavik videom için haydi buyrun YouTube kanalıma… (Abone olursanız beni mutlu edersiniz… )
Özetle: Reykjavik Gezilecek Yerler
- Reykjavik City Hall (Belediye Binası) – 20. yüzyıl İzlanda mimarisinin önemli örneklerinden biri
- Hallgrimskirkja Kilisesi: İzlanda mimarisinin en güzel örneği ve adeta şehrin simgesi
- Harpa Konser Salonu ve Konferans Merkezi
- Reykjavik Açık Hava Müzesi – Şehrin tarihine yolculuk
- National Gallery – 19. ve 20. yüzyılda yaşamış İzlandalı sanatçıların eserleri
- Laugavegur ve Hverfisgata alışveriş caddeleri
- Sun Voyager
Reykjavik’te Tavsiye Edilen Birkaç Restoran
- Fishmarket Restaurant (deniz mahsülleri ve köpekbalığı çorbası)
- MAR Restaurant (Avrupa mutfağı)
- Cafe 22, Kaffibarin, Rex Bar, Pravda ve Vegamot (eğlence mekanları)