Kırmızı fırfırlı elbisesinin içinde, bir yandan yakıcı bir sesle şarkı söyleyip, diğer yandan ayağını olağanca kuvvetiyle yere vurarak danseden bir flamenko dansçısı ya da arenada kırmızı kumaşa doğru burnundan soluyarak koşan bir boğa…Belki İspanya deyince aklımıza ilk gelenler bunlar olabilir ancak bundan çok daha fazlası uyumayan şehir Barselona..
Barselona İspanya’nın ikinci büyük şehri ve Avrupanın en eski başkentlerinden. Neredeyse Neolitik dönemden bile kalıntılara rastlanan Barselona’nın kuruluşunun M.Ö 3. yüzyıla dayandığı söylenmektedir. O dönemde Kartacalıların kurduğu bu güzel şehir, tarih boyunca çeşitli uygarlıkların elinden geçmiş ve bugün de olduğu gibi Akdeniz ticaretinde önemli bir liman olarak yer almıştır.
Barselona, 1978’de Katalonya Özerk topluluğunun merkezi olduğu günden beri resmi dil İspanyolca gibi gözükse de halkın çoğu tarafından Katalanca konuşulur ve ‘castellers’ olarak adlandırılan halk kendini Katalan olarak görür.
Barselona, çoğu Avrupa şehri gibi yürüyerek gezilebilen bir şehir. Özellikle yaz tatili için turistlerin tercih noktalarından biri. Deniz ve güneşin yanısıra, lezzetli mutfağı ve mimarisi de bu tercihin sebeplerinden biri…
Bugün şehre baktığınızda bence Barselona’yı şekillendiren dahi mimar Antoni Gaudi’dir. 7 eseri UNESCO Dünya Mirasları listesinde olan Gaudi’nin Barselona’daki en önemli yapıtı La Sagrada Familia kilisesi olsa gerek… Gerçi bu kilisenin yapımına 1882 yılında Villar isimli başka bir mimar başlamış, ancak 1 yıl sonra görev Gaudi’ye geçmiş. Ne yazık ki bu kilise kendisine pek uğurlu gelmemiş ve yapımı sırasında düşerek hayatını kaybetmiş. Halen bitmemiş olan ve 2026’da tamamlanması planlanan kilise bu yüzden ‘Bitmeyen Kilise’ olarak da bilinmektedir. Casa Mila ( La Pedrera olarak da bilinir) ve Casa Batllo ve Park Güell de en az La Sagrada Kilisesi kadar ilgi gören diğer yapıtlarıdır. Salvador Dali, Joan Miro, Pablo Picasso da Gaudi kadar şehre damgasını vurmuş diğer sanatçılar.
BARSELONA GÖRÜLECEK YERLER
Öncelikle nerede kalalım derseniz Catalunya meydanı civarı en merkezi bölgesidir derim. Hem yürüyerek, hem de otobüs kullanarak bu meydandan gezilecek her yere kolayca varmanız mümkün.
Catalunya meydanından şehrin en bilinen caddesi La Ramblas’ya inerek sahile doğru yürümeye başlayabilirsiniz. 19. Yüzyılda çiçeklerin satıldığı tek yer olan cadde, bugün oldukça turistik ve kalabalık olduğu için sizi biraz sıkabilir fakat diğer yandan sokak satıcıları, sokak ressamları ve çeşitli kılıklara girmiş pandomim sanatçıları ile tam bir karnaval havasındadır. La Ramblas’dan denize doğru indiğinizde sizi Akdenizi işaret eden Kristof Kolomb’un heykeli karşılar. Parmağının gösterdiği yön aynı zamanda yat limanını da işeret eder.
Limandaki tahta köprüden geçerek ufak bir alışveriş marketine ve dünyanın en büyük Akdeniz temalı akvaryumuna çıkarır. Giriş ücreti 20 eur olan L’aquarium Barcelona’da çeşitli balık türlerini görebileceğiniz gibi, cesaretiniz varsa kopek balıklarıyla dalış da yapabilirsiniz.
Yine Catalunya meydanından yukarıya doğru çıkarsanız Passeig de Gracia caddesinde sırasıyla Casa Batllo ve Casa Mila karşısınıza çıkar. Gaudi’nin en az La Sagrada Familia Kilisesi kadar ziyaretçi alan mozaik ve camlarla yapılmış, yamuk pencereleri olan rengarenk Casa Batllo’nun ve UNESCO Dünya Mirası listesine girmiş adeta dalgalan ve metal balkonlarıyla ilgi çeken Casa Mila’nın içini de görmek isterseniz 20 euro civarında gezmeniz mümkün. Bu cadde aynı zamanda lüks markalara da ev sahipliği yapar. Ancak şunu söylemeliyim, Barselona aynı zamanda evleri ve pencereleri ile de meşhurdur ve bu cadde boyunca yalnızca bu iki evi görmezsiniz, tüm yol boyunca muhteşem evleri, balkonları ve pencereleri de görüp fotoğraflayabilirsiniz. Catalunya meydanından Park Güell’e giden 24 numaralı otobüse binerseniz, bu caddeyi boydan boya görme şansınız olur.
Catalan Musik Sarayı ( Palau de la Musica Catalana) bir diğer Katalan modern sanat eserlerinden biridir. Domenech İ. Montaner tarafından yapılmış olan bu bina, yine UNESCO Dünya Mirasları listesindedir ve aynı zamanda muhteşem bir konser salonudur.
Ailesiyle birlikte 14 yaşında Malaga’dan Barselona’ya taşınan ve bir süre burada yaşayan Pablo Picasso, ‘Mavi Dönemim’ dediği eserlerini burada yaratmıştır. 1963 yılında açılan Picasso Müzesi’nde sanatçının bir çok eserini görmek mümkün.
Gaudi’nin ilk eserlerinden olan Park Güell tam bir oyun bahçesi. 4 giriş kapısı olan Park Güell’de yukarı kapıdan içeri girerseniz sizi ilk önce dev kaktüsler ve tropik bahçe karşılıyor. Ve tabi içinde konser veren sokak sanatçıları.. Ardından yol Gaudi’nin evine çıkıyor. Yaptığı eserlere göre oldukça sade gözüken evden devam ettiğinizde ana giriş kapısına geliyorsunuz. Hansel ve Graten’in evi gibi bir masal dünyasına açılıyor kapı sanki… Ortada Barselona’nın simgesi haline gelmiş mozaik kertenkele heykeli ve 2 yanından terasa doğru çıkan merdivenler.. Terasa çıktığınızda mozaik balkonlarda oturarak parkı tepeden izleyebilirsiniz. Girişteki en güzel yan, yarım saatte bir ziyaretçi almaları. Gişede size hangi saatte kaç ziyaretçi olduğunu gösteren bir sayaç var ve ona göre siz de ziyaret etmek istediğiniz zaman dilimini seçebilirsiniz.
Eğer bir pazar sabahınız varsa, piknik yapın. Önce hemen her köşe başında olan dükkanlardan sandöviç, kruvasan gibi kahvaltılık malzemelerinizi alın ve Zafer Anıtı’nın (Triumphal Arch) önünde baloncuklar çıkaran ve onları yakalamaya çalışan çocukları seyrederek yürümeye başlayın.
Yolun sonu size muhteşem bir paka çıkaracaktır: Parc de la Ciutadella ! İçinde aynı zamanda kayıkla gezebileceğiniz bir göl olan parkta ağaç altında piknik yaparak pazar gününe bir İspanyol gibi başlayın.
Pikniğin ardından yürümeye devam edip Barceloneta Beach’e çıkın. 4 buçuk kilometre boyunca Port Olympic yat limanından Torre Sant Sebastia’ya kadar uzanan bölge, 1992 Olimpiyatları öncesinde harabe iken bugün Barselona’nın deniz, güneş ve eğlence merkezi. Tüm sahil boyunca bir çok plaj var. Bunlardan en popüler olan Barcelonata Beach ve Sant Miquel Beach. Gün boyunca voleybol ve futbol oynanan plajda, pazar akşamüstü partileri de oldukça popüler. Sant Miqel Beach ‘W’ oteldeki partiye girmek isterseniz, 2 saatlik bir kuyruğu beklemeyi göze almanız gerekir.
Gelelim futbol fanatiklerine… Bilenler bilir FC Barcelona dünyanın en iyi futbol takımlarınan biridir ve dünyanın en iyi futbolcuları da bu takımda oynar. Eğer bir maça rastlarsanız çok şanslısınız ama maç olmasa bile dünyanın en ünü stayumlarından biri olan Camp Nou Stadyumu bu atmosferi hissetmek için görülmeye değer…
Barselona’yı biraz da tepeden izlemek için Montjuic Kalesi idealdir. 17. Yüzyılda yenilenmiş olan bu tarihi kalede aynı zamanda çeşitli sergileri ve Barselona’nın tarihçesini içeren filmleri de izlemek mümkün. Tepeye çıktığınızda bir yandan limanı izlerken, bir yandan La Sagrada Familia Kilisesini , Agbar Kulesini (Agbar Tower) ve şehri yukardan görmeniz mümkün. Tepeye teleferikle de çıkabilir ve dönüşte otobüs ya da taksiyle Plaça d’Espanya Sihirli Montjuic Çeşmesi’ne gelirsiniz. Akşamüstü ya da akşam saatlerine getirmekte fayda var, çünkü çeşme olağanüstü müzik ve ses oyunları sergiliyor. Hemen arkasındaki Catalunya Sanat Müzesi ( Museu Nacioanal d’Art de Catalunya – MNAC) ile birleşince ortaya ihtişamlı bir görüntü çıkıyor.
Barselona’ya gidince bir Flamenko gösterisi izlememek olmaz… Çeşitli yerlerde genelde 40 euro civarı bu gösterileri izleyebilirsiniz. Ama tavsiyem bu rakamları ödememiz! La Ramblas’ta adeta gizli bir meydan olan Plaça Reial’a girdiğinizde biraz şaşırabilirsiniz. La Ramblas’ın karmaşasından sonra hemen sokağın içinden birden bu meydan açılır ve dört yanında yayılmış olan kafe ve restoranlar size dinlenme ve keyif yapma imkanı sunar. İşte tam da burada Los Tarantos’da sadece 12 euroya muhteşem bir gösteri izleyebilirsiniz. Sanatçıların yanık sesinden dinleyeceğiniz şarkılar ve dans gösterisinin performansı inanılmaz!
Bu arada küçük bir not düşmeliyim ki, flamenko Katalanların değil Barselonalıların dansı.. Katalanlar ise ‘Castel’ adını verdikleri bir gösteriyle birbirlerinin omuzlarına çıkarak insandan kule yapıyorlar. Diğer yerel dansları ise ‘Sardana’ ! Yolun ortasında elele tutarak çember yapmış dans eden insanları görürseniz şaşırmayın!
Barselona bir çok açıdan ziyaret edilmesi gereken bir şehir.Lezzetleri tartışmasız bu şehri ziyaret etmek için başlı başlına bir neden… Barselona’da ne Yenir? derseniz diğer yazımı ziyaret edebilirsiniz. Bir yandan şehrin ve yapıların güzelliği, diğer yandan deniz ve güneş, alışveriş imkanları, lezzetleri ve Flamenko danslarıyla hiç uyumayan ve sizi de uyutmayan ve sürekli davet eden bir tutku..
Yapmadan dönmeyin :
- Barselona’da teraslar bir yandan şehri seyrederken diğer yandan keyif yapmanın en güzel yolu. Hotel 360’ın terasına çıkarak ‘sangria’ eşliğinde şehri izleyin.
- La Boqueria ya da St. Catherine’s Markette tropic meyveler ve kızarmış yeşil biber yiyin.
- Parc de la Ciutadella’da piknik yapın.
- Barcelonata Beach’de sahile yayılın.
- Los Tarantos’da flamenko gösterisi izleyin.
- Tapas ve paella yiyin.
- Buzlu %100 doğal meyve suyu için ya da meyveli çubuk dondurma yiyin.
- Çikolata müzesini ziyaret edin.
- Camp Nou Stadyumunda bir maç izleyin.
- Pazartesi günleri öğlene kadar bir çok mağaza kapalı, unutmayın!
Barselona sıcakkanlı insanları ve lezzetli yemekleriyle hiç yabancılık çekmeden gezilebilecek bir şehir. Tarihi ve kültürel varlıklarıyla gezmekten en çok keyif aldığım yabancı şehirlerden biri diyebilirim.