Öyle bir yer düşünün ki, sabah korna sesiyle uyanmıyorsunuz, marketlerde uzun kuyruklar yok, pazarlarda köylülerin ürettiği sebze ve meyveler satılıyor, insanlar telaşsız… Etrafta bisikletle gezenler… Bozulmuş yapılaşma yerine binalarda sanatsal dokunuşlar… Eğer hayal gibi geliyorsa istikameti, Muğla’nın Ula ilçesine bağlı Akyaka köyüne çevirin.

Akyaka köyü, çam ormanlarıyla kaplı dağlar ile Gökova Körfezi‘nin en ucundaki gri kumlu plaj arasında yer alıyor. Burası özellikle İstanbul ve İzmir’den gelen yerli turistlerin son yıllarda gözdesi…

Bodrum ve Datça Yarımadası arasında kalan Gökova Körfezi’nin bittiği yerde, Sakartepe’den bakıldığında bir ucu Gökçe, öbür ucu görkemli Sakartepe’ye yaslanmış konumu ile şirin bir balıkçı ve turizm kasabası.

Azmak nehrinin ağzında kurulu köy, mimar Nail Çakırhan‘ın tasarımı olan Ula-Muğla Osmanlı stilindeki yarı ahşap evleri ile çarpık kentleşmeye direnerek, Cittaslow (Slow City) hareketine katılan Türkiye’nin ikinci kasabası oldu.

Köyün vizyonu “Doğaya saygılı, mimari yapısını koruyan, hizmet altyapısı güçlü, sürdürülebilir ve ekolojik turizme odaklı, insanların birlik ve beraberlik içinde ortak hareket edebildiği Akyaka”.

Köyde merkezdeki mavi bayraklı Akyaka Plajı yüzmek için güzel. Kuzeybatıya iki kilometre mesafedeki Çınar Plajı ise şnorkelle dalmak için ideal çünkü derin sulara sahip. Yaz aylarında gerçekleşen tekne turları ile Kleopatra Adası‘na geçebilirsiniz. Burası parlak altın kumu, Helenistik ve Roma kalıntılarına sahip olan yerel plajları ve koyları ile ünlü. Azmak’ın üzerinde cam gibi suda yeşil yosunları izleyerek bir gezinti yapmak da mümkün.

Akyaka köyünün ilk çağlardaki ismi İdyma. Her ilk çağ kenti gibi buranın da bir hikayesi var elbette. Seneca, belki de Theophrastos’un kayıp kitabından aldığı bilgiyle, yeraltı sularından ve içlerinde yaşayan zehirli canlılardan bahsederken, İdyma yakınlarında bir yeraltı suyunun aniden yüzeye dere olarak çıktığını, bu dereden balık yiyen herkesin öldüğünü anlatmış.

Bugünkü Çaydere antik kaynaklarda İdyma’nın kenarından akan İdymos nehri olarak biliniyor. Sikkelerin üzerinde yer alan boynuzlu erkek başı ise nehir tanrısı İdymos olarak algılanıyor.

Efsaneler pek iç açıcı olmasa da bugünkü Akyaka oldukça güzel. Berrak ve buz gibi suyuyla Azmak deresinin, pırıl pırıl koyları ve kendine has mimarisi ile Akyaka’nın neden son yılların gözdesi olduğunu anlamak çok da zor değil.

ÇAKIRHAN’IN SİMGE EVLERİ
Aslında eşinin mesleği olan mimarlığı meslek edinen şair ve gazeteci Nail Çakırhan tasarımı ile 1983 yılından bu yana Ula-Muğla evlerinin devamı niteliğindeki mimari oluşum Akyaka’nın adeta simgesi olmuş.

Bu yapıların konumu ve iç düzenlemesi yörenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde hayata geçirilmiş. Zamanında küfelerle getirilen tütün yaprakları, evin güneyine bakan kısmında iplere dizilip kargılara asılır, denizden esen meltem rüzgarı eşliğinde kurutulurmuş.

Oturma odası aynı zamanda yemek odası olarak kullanılır, elmalık denilen raflarda misafir için yatak ve yorgan hazır tutulurmuş. Elmalığın hemen altında, ocağın üstünde serpençlik bulunur, kibrit, makas, kandil gibi acil ihtiyaçlar için kullanılırmış. İlginç olan tarafı serpençliğin, İdyma uygarlığına ait mezar taşlarında kullanılan çizgileri taşıyor olmasıymış.

BİR DOĞA HARIKASI
Akyaka, sırtına aldığı ormanların havasıyla bol oksijen yayarken bir yandan da Kadın Azmağı Deresi alışılmış deniz tatilinden farklı imkanlar sunuyor. Azmak pek çok su sporuna olanak verirken, derenin iki yanında piknik keyfi yapmak isteyenler için de ideal.
1200 metre uzunluğundaki ve neredeyse her mevsim en fazla 16 derece olan Azmak’ın serinliği dillere destan. Su altı bitki örtüsü, balıkları, kaplumbağaları, ördekleri ve su samurları ile doğal akvaryum görünümündeki Kadın Azmağı Deresi’nde teknelerle Azmak Turu yapabilirsiniz.
Denizin hemen yanı başındaki Akyaka Mill Parkı ise, orman manzarası ile piknik yapmak isteyenlerin diğer tercihi, aynı zamanda kamp yapmak isteyen ziyaretçilerin gözdesi.
Sakartepe Seyir Terası’nda Gökova’nın sonsuz manzarasına tanık olacaksınız. Çınar plajı ve Azmak göleti de serin suları ile deniz tatili arayanlar için ideal.
TÜRKİYE’NİN İKİNCİ SAKİN ŞEHRİ

Cittaslow nedir derseniz, kelime İtalyanca citta (şehir) ve İngilizce slow (sakin) kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Yani cittaslow sakin şehir anlamına geliyor.
Cittaslow birliği, 1999 yılında İtalya’nın Greve kentinde slow food (yavaş yemek) hareketi ile ortaya çıkmış. İnsana ve çevreye duyarsızlaşan şehirlerin büyümesine karşılık, doğallığı korumayı amaçlayan bir oluşum.
Şehirlerin özelliklerini korumaları ve geliştirmeleri için stratejiler geliştirmelerini içeren “sakin şehir” hareketi, kentin dokusunun, müziğinin, doğasının, kültürel zenginliklerinin ve hikayesinin yaşayanları ile uyum içinde yaşayabilecekleri bir dayanışma aslında.
YAPMADAN DÖNMEYİN: KİTESURF YA DA TEKNE TURU
    • Doğa ile baş başa kalmak için Akçapınar köyü çok uygun. Burası aynı zamanda meşhur tost ve ayranı için de ziyaret edilmeli.
    • Yeni bir deneyim yaşamak istiyorsanız kitesurf yapmanızı öneriyoruz.
    • Azmak’da tekne turu yapın.
    • Mutlaka balık-ekmek yiyin.
  • Sinek koruyucunuzu yanınıza almaya unutmayın.

    FATOŞ PUR Seyahat Haberleri

    Sabah Gazetesi Tatil Eki
    Giriş Tarihi: 17.7.2018

1 YORUM

  1. Akyaka’ya ilk kez 2008 de gitmistim, Otelin balkonundan an be an ay tutulmasini izlemistim, o zaman da sivrisinek sorunu vardi:)) Ama en guzeli Akyaka’dan mavi tura katilmak, Akbük harika…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.