Birçok medeniyetin kendi izini bıraktığı, Kiril alfabesinin doğduğu Ohri, Avrupa’nın en derin, en eski krater gölüne, zengin kültürel ve tarihi mirasa sahip. Ohri, yanı başımızda yer alan, bir hafta sonunda rahatlıkla gezebileceğimiz bir rota. Kültürel ve doğal mirası ile şehir, Makedonya’nın gözbebeği.
Ohri, doğal, kültürel, manevi ve tarihi özellikleriyle sadece Makedonya değil, Balkanlar ve Avrupa için de bir turizm merkezi. Ohri şehri ve Ohri Gölü, yıllar önce UNESCO listesine nadir kültürel ve doğal miras olarak yazılmış.
Ohri’de yüzyıllar boyunca yaşayan insanların tek bir amacı varmış: İzlerini bırakmak! Slavlar için Hıristiyanlığın merkezi olan şehirde yılın 365 günü için 365 kilise yapılmış ancak yaklaşık 40 tanesi günümüze ulaşmış.
Kaşiflere göre havari Pavlus, Mesih’e olan inancını yaymaya çalıştığı yolculuğunda burada ikamet etmiş ve Evliya Çelebi 14. yüzyılda yazdığı Seyahatname’sinde bundan bahsetmiş. Bu yolculuktan ötürü Orta Çağ’da Ohri’ye ‘Slav Kudüs’ adı da verilmiş.
ARNAVUT KALDIRIMLARI
Ohri, Makedonya’nın adeta ödülü! Ancak bunu sadece ziyaret edenler hissedebilir. Ohri’ye ulaşmak için Üsküp’ten araçla üç saatlik bir yolu katetmek gerekiyor. Burada yapılacak en güzel şey ise yürüyerek Arnavut kaldırımlı yollarında kaybolmak. Makedonya’nın sekizinci büyük şehri ama bu gözünüzü korkutmasın çünkü görülecek her yere neredeyse yürüyerek ulaşmak mümkün. Her ne kadar bir günde rahat rahat gezilebilirse de, bence bir yeri anlamak için oranın gündüzünü ve gecesini yaşamak lazım. Dolayısıyla Ohri’yi ve çevresini gezmek için iki gün uygun olur.
SAFRANBOLU’YA BENZİYOR
Neredeyse yarım asır Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altında kaldığı için her köşede tanıdık izler bulmak mümkün. Özellikle şehir yapılanması ve mimarisinde… Arnavut kaldırımlı dar sokaklarındaki tarihi evler size Safranbolu evlerini hatırlatabilir.
Ohri’nin adeta simgesi olmuş bu evler o kadar benimsenmiş ki, sokak lambalarını bile tarihi evler şeklinde yapmışlar. Ohri gölüne gitmeden önce şehirde yapılacakları tamamlayın. Tarihi sokaklarda yürürken trileçe gibi Balkan tatlılarından mutlaka deneyin. Adı son zamanlarda çok duyuldu ama buradaki gerçekten farklı ve çok lezzetli. Osmanlılar’dan kalan camiler de gezilecek yerler listesinde yer alıyor.
I. Bulgar İmparatorluğu döneminden kalan Çar Samuel kalesine çıkıp, Ohri’yi tepeden seyredin. Makedon mimarisinin en güzel örneklerinden biri Robevi ailesinin konağı. 1863 yılında yapılmış. 1900’lü yıllara kadar burada yaşayan aile sonrasında göç etmiş. Konak, Balkan savaşları sırasında Sırp askerlerinin konaklama alanı olmuş. II. Dünya Savaşı sonrasında ise koruma altına alınıp Ulusal Müze haline gelmiş.
TATİL KASABASI GİBİ
Dünyanın en eski krater göllerinden olan Ohri gölü, belki de en çok ziyaret edilen yerlerden. Dünyanın en eski krater gölünün suyu çok temiz. Sürekli kendini yenileyen gölün suyunun üç yılda bir tamamen temizlendiği söyleniyor.
Ohri Gölü, Dört milyon yıllık tarihi olan göl, 289 metre derinliği ile Balkan yarımadasının en derini. Bu gölde yüzerken kristal sesleri duyulduğu ve bu seslerin insanlardan korkan istiridyelerin kabuğunu kapama sesi olduğu söylenirmiş.
Ancak işin doğrusu, bunun yer altı kaynaklarından gelen suyun sesi olması. Ohri gölü sahilleri, yazın adeta bir tatil kasabasına dönüyor ve kıyılarında plajlar, yüzen insanlarla doluyor. Ama dört mevsim yapılacak en güzel şey kişi başı 3-4 euro olan tekne gezileri ile bu gölü, dağların suya yansımalarını ve ihtişamını seyretmek.
TATLI SU BALIKLARI LEZZETLİ
Ohri’nin geleneksel müziğiyle birlikte Ohri ve Makedon geleneksel mutfağının spesiyallerini tatmayı unutmayın. Özellikle buraya özgü, belvica ve pastirmka denilen, göle ait tatlı su balıkları pek lezzetli. Ne yazık ki nesilleri yavaş yavaş tükeniyor ve bu yüzden kontrolsüz avlanmaları yasak. Bunu yanında Üsküp köftesi, sopska adı verilen salataları, kıymalı böreği de denenmesi gereken lezzetlerinden. Bölgenin şarapları meşhur, bir de erik rakısı Sljivovica.
BALIK PULUNDAN İNCİ
Gelelim buradan hatıralık ne alalım sorusunun cevabına: Ohri’ye geldiğinizde bütün vitrinlerde inci göreceksiniz. Ancak bu inciler sizin bildiklerinizden değil. Yani bildiğimiz midyenin içinde ve denizde yetişen incilerden değil.
Belki de asla aklınıza gelmeyecek bir şekilde üretiliyor bu inciler. Paşita adlı bir alabalığın pullarından elde ediliyor. Pullar özel işlemden geçip hamur haline getiriliyor ve bu hamur sedef ya da taşlarla işleniyor. Sonuçta ortaya hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir yöntemle harika inci takılar çıkıyor.
Şu anda sadece iki ailede bu zanaat sürdürülüyor ve söylenene göre bilgi dışarı aktarılmasın diye eşlere bile tarifi verilmiyormuş. Olurda bir gün boşanırlarsa işin sırrı afişe olmasın diye…