Mücadelesi ve kararlılığıyla tarihe adını yazdırmış efsane ülke! Miami’den sadece 145 kilometre uzaktaki Küba… Kendi düzenini kurmuş, başı dimdik ayakta bir minik dev… Bu ihtişamlı, şaşırtıcı ülkenin başkenti Havana ise tam bir açık hava müzesi.

Yerlilerin dilinde ‘Yaşamak için en güzel yer‘ anlamına gelen Küba, UNESCO‘nun yaptığı araştırmaya göre, ‘Dünyada en çok gidilmek istenen ülke’. Ancak bu güzel ülke, tarih boyunca daima bir mücadele içinde olmuş.

Küba’da ilk yaşayanlar, M.Ö 500’lü yıllarda Güney Amerika’da Orinoco bölgesinden adaya gelen Taino halkıymış ve son derece barışçıllarmış. Yüzyıllarca barış içinde yaşayan halkın kaderi 1492 yılında Kristof Kolomb’un adaya ayak basmasıyla değişmiş. Cenovalı kaşif, ilk seyahati sırasında ‘İnsan gözünün görebileceği en güzel yer’ dediği adayı görmüş ve Juana olarak adlandırmış.

Seneler boyunca İspanyolların, İtalyanların, İngilizlerin hüküm sürdüğü adaya, 1903-1959 yılları arasındaki Batista döneminde ‘Amerika’nın arka bahçesi’ adı verilmiş. Amerikalı zenginlerin eğlence için geldikleri yermiş. 1950’lerde Küba, kaynayan bir kazan haline gelmiş. Üniversitelerde gösteriler başlamış. Fakirlik, fuhuş artmış. Okuma-yazma oranı iyice düşmüş.

1953’de Fidel Castro ve arkadaşlarının devrimin ilk tohumlarını atmasıyla başka bir döneme girmiş Küba… Hayata gözlerini yuman Fidel’e dünyada saygı ve sevgi hâlâ çok büyük.

TARİH KOKAN HAVANA
Bir şehir düşünün ki dört bin binasından dokuz yüz tanesi UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi‘ne alınmış olsun. Böyle bir tarihi ve kültürel hazineyi düşünebiliyor musunuz? Ancak koruma listesine alınan binaların çoğu da neredeyse yıkılmak üzere. Yakın zamanda başlayan restorasyon çalışmaları var ama yine de bir çoğu acil bakım ihtiyacında.

Havana, 1950’li yıllarda dünyanın en modern şehirlerinden biriymiş. Öyle ki bazı ABD şehirlerinde televizyon yokken Havana’da pek çok evde bulunurmuş. Zamanın 1950’de kaldığı bugünkü Havana’nın 1950 model arabalar ve eski binalarla olan görüntüsü Havana’nın hep ziyaret edilmek istenmesinin başlıca nedeni.

Eski Havana (Habana Vieja) sömürge döneminden kalan kale, meydan, saray ve katedrallerle dolu. Bir yanda lüks oteller, göz kamaştırıcı malikaneler diğer yanda ise tarifsiz bir fakirlik… Havana’nın genel görüntüsü işte böyle… Mekanları, caddeleri, meydanları, anıtları ve sahilleriyle bir turist için o kadar zengin ki Havana… Gelin birlikte bakalım bu tarih ve kültür kokan yerlere…

ESKİ HAVANA: Sömürge döneminden kalmış; turistik yerlerin, ünlü caddelerin, meydanların ve müzelerin olduğu bu bölgenin dört bölümü yenilenmiş. 1982 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine girdikten sonra Küba yönetimi, sömürge döneminden kalan eski binaları kurtarmak için harekete geçmiş.

PLAZA VIEJA: Brasil, Mercaderes, San Ignacio ve Muralla sokaklarına açılan şehrin en eski üçüncü meydanı. Orijinal adı Yeni Meydan. Başlangıçta askeri tatbikatlar için kurulmuş meydan bugün açık pazar. Brasil ve Muralla sokakları ise virane durumda.
Burada yaşayan zenginler taşınınca virane olan binaların onarımı için para bulunamamış. Ve binalar o günkü halleriyle kalmış.

CALLE OPISPO: Havana’nın en ünlü alışveriş caddesi. Büyük mağazalarda hırsızlığa karşı çantanızı emanete bırakmanız gerekiyor. Bu caddeyi Plaza Vieja’ya yani Yeni Meydan’a bağlayan parke taşlı, trafiğe kapalı caddede müzeler, seçkin butikler ve sömürge döneminden kalan binalar art arda sıralanıyor.

KAPITOL: Washington DC’deki senato binasına benzetilerek yapılan Küba eski kongre binası. 1929 yılında resmi bir törenle açılan bina 2014 yılında restore edilmiş. Giriş salonunda 18 metre yüksekliğinde ve 50 ton ağırlığında dünyanın en büyük kapalı mekan heykeli Lili Valti yer alıyor. Girişte ayrıca mermer zemine yerleştirilen sahte 25 karatlık bir elmas dikkat çekiyor. Bu elmas Küba’daki tüm mesafelerin ölçüldüğü mirengi noktası olarak kabul ediliyor.

PARTAGAS FABRİKASI: 19’uncu yüzyıldan beri puro sarılan fabrikada 700’e yakın işçi çalışıyor. Çalışanların rahatsız olmaması için fotoğraf çekimi yasak.

KATEDRAL MEYDANI: Katedralin önündeki meydan sömürge döneminden kalan malikanelerle çevrili. Burası rengarenk giysiler içindeki mulatta’larla cıvıl cıvıl. Etrafı kafe ve restoranlara çevrili. Çok sayıda falcı kadına ve çiçekçilere rastlamak mümkün.

CALLE MERCADERES: Parke taşlı cadde üzerinde küçük müzeler, butikler ve sömürge döneminden kalma malikaneler bulunuyor. Buradaki Meson de la Flota, canlı flamenko izlenebilecek bir mola mekanı.

SİLAHLAR MEYDANI: Havana’nın en eski meydanı. Tarihi, şehrin kurulduğu 1519 yılına dayanıyor. 17’nci yüzyılda Küba’nın idari merkezi olarak düzenlenmiş adını da burada yapılan tatbikatlardan almış. Meydanın ortasında vatansever Cespede’nin heykeli var. Etrafı kafe ve restoranlara çevrili. Açık hava sahaflarında eski kitaplar, eski paralar satılıyor.

VEDADO: Çoğunlukla orta sınıfın yaşadığı, parklar, anıtlar ve sinemalar ve sömürge döneminden kalmış malikanelerin bulunduğu bölge. 1930’dan beri hizmet veren ve pek çok ünlünün konakladığı Hotel Nacional burada. Diğer önemli otel ise Hotel Habana Libre yani Havana’nın Hilton’u. Fidel Castro kendini başkan ilan ettiği dönemde 15. katı Devrim Hükümeti’nin merkezi olarak kullanmış.

DEVRİM MEYDANI: 1950’li yılların başından beri Küba’nın idari ve siyasi merkezi olan meydan 72 bin metrekarelik bir alan. Geniş katılımlı siyasi gösteriler ile 1 Mayıs, 20 Temmuz gibi kutlamalar bu meydanda yapılıyor. Güneyinde 109 metre yüksekliğinde Jose Marti Anıtı var. Che’nin Endüstri Bakanı olarak görev yaptığı eski Endüstri bakanlığı bugün ise İçişleri Bakanlığı olan binanın ön cephesinde Che Guevara’nın metal portresi yer alıyor. Binanın üzerinde de de ölümsüz sözü yazıyor: ‘Hasta la Victoria Siempre’ yani ‘Zafere kadar daima ileri!’

PARQUE CENTRAL: Palmiye ağaçlarıyla çevrilmiş park, Havana halkının sosyalleşme alanı. Jose Marti heykelinin olduğu meydan 19. ve 20. yüzyılda yapılmış binalarla çevrili. Neo-Klasik tarzındaki Hotel Plaza ile kulelerindeki melek figürleriyle dikkat çeken Gran Teatro de la Habana bu binalar arasında öne çıkıyor.

AMISTAD BULVARI: Graffiti sanatının doruk noktası burada görülebilir. Kültürel mirasın korunabilmesi ve yoksul mahallelerin canlanabilmesi için geliştirilen bu projede sanatsal üretim yapılıyor. Graffiti ve heykeller ile ortaya açık hava galerileri çıkmış.

MUSEO NAPOLEONICO: 1960 yılında zengin sahibinden alınarak kamulaştıran müze aslında bir konak. İmparatorluk dönemine ait mobilyalar, Napolyon’un tabancası, yüz maskı, yatağı gibi kişisel eşyalarının sergilendiği müzenin Küba’daki birçok müze içinde en iyisi olduğu söyleniyor.

MIRAMAR: Devrime kadar zenginlerin oturduğu devrim sonrasında kamusallaştırılmış bölge. Zengin yabancı şirketler ve temsilcilikler de burada.

CAYO LEVISA: Beyaz kumsallar, açıktaki mercan resifleri ile dalış tutkunlarının gözdesi. 2005’teki Wilma kasırgasından sonra yeniden inşa edilmiş. Bugün Hindistan cevizi ağaçlarının altından sakin bir güneşlenme ortamı sunuyor.

ERNEST HEMINGWAY MÜZE EVİ: Yazarın 1939- 1960 yılları arasında yaşadığı burası San Francisco de Paula’da. 1960 yılında Küba’dan ayrılınca, ev, devlet tarafından koruma altına alınarak olduğu gibi muhafaza ediliyor.

DEVRİM MÜZESİ: 1920 yılında Cumhurbaşkanı Mario Garcia Menocal tarafından inşa edilen ve 1901-1973 yılları arasında General Batista’nın sarayı olarak kullanılan müzede, 1959 Küba Devrimi’ne kadar, devrimin tüm gelişimi anlatılıyor. Haritalar, kan lekeli kıyafetler, tüfekler gibi öğeler olduğu gibi muhafaza edilmiş. Duvarlardaki kurşun izleri acılı günlerin unutulmaması için olduğu gibi muhafaza edilmiş. Ahmaklar köşesinde, Batista, Ronald Reagan ve Bush ile alay ediliyor. Castro ve arkadaşlarını Meksika’dan Küba’ya getiren Granma yatı ve Domuzlar Körfezi çıkarmasında kullanılan hava ve kara araçları müze binasının hemen arkasındaki cam kafeste sergileniyor.

AKLINIZDA BULUNSUN


Puerto Caddesi üzerindeki kaleye giderken Aveni de Los Presidentes parkına uğrayarak Atatürk heykeline çiçek bırakabilirsiniz. Tüm Küba’daki tek yabancı devlet adamı olarak Atatürk’ün heykeli vardır. Fidel Castro’nun meşhur balkon konuşmasında halkına Atatürk’ün söylediği ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ sözünü büstün altında da görebilirsiniz.

DANS VE MÜZİK HER YERDE, HER SAATTE

Obispo sokağındaki Restaurente Europe’a uğramanızı öneririm. Çünkü günün her saati canlı müzik ve gösteri var. Oldukça da ucuz. Sabah çok erken saatte Malecon’da yürüyüş yapabilir, geceleri de eğlenebilirsiniz. Dolunayda kutlamalar oluyor.

Dans ve müzik her yerde. Paseo de Prado, iki yanı aslan heykelleri ile dolu Malecon’a çıkan keyifli bir yürüme yolu. Bu cadde Kübalıların evlerinin bir parçası olmuş ve özellikle geceleri cıvıl cıvıl. Bir banka oturup yerel halkın yaşamına tanıklık edebilirsiniz.

Santa Maria Plajı, 35 kilometrelik sahili var. Yabancıların girmesi yasak. Halbuki diğer lüks plajlarda da yerli halkın girmesi yasak. Hotel Nacional, Amerikan döneminden kalma ve adeta bir müze otel. Birçok tur bu otelden satılıyor. Oficina del Historiador de la Ciudad de la Habana binasının önünden geçerseniz, duvarda ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Havana Kenti’ne armağanıdır’ yazılı levhayı görebilirsiniz.

Alicia, devlet tarafından altı ayda bir üretilen çok meşhur bir krem. Tüm yabancılar bu kremi bulmak için kuyrukta. Özellikle plasentalı ve Aloe Veralı gece kreminden sekiz on kutu alabilirsiniz. Tüm alışverişlerinizde mutlaka pazarlık yapmanızı öneririm.

FATOŞ PUR Turizm Haberleri

Giriş Tarihi: 4.6.2017

Yazı için:http://www.sabah.com.tr/turizm/2017/06/04/zamanin-durdugu-bir-acik-hava-muzesi-havana

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.