Şunu söylemem gerekir ki, Provans köyleri arasında beni en çok etkileyen köylerden biri Gordes. Köye yaklaştığımızda uzaktan gördüğümüz manzara, Coulon Vadisi üzerine asılmış, birbirinin üzerine yığılmış gibi görünmekte olan bir dolu taş ev oldu. Adeta dağın tepesinden kürekle bu evleri aşağıya doğru akıtıvermişler gibi.
Köyün içine girdiğimizde ise başka bir aşk başladı. Kendinizi tamamen ortaçağda bir film karesinin içinde hissediyorsunuz. Arnavut kaldırımı döşeli yolları ve aynı renkteki şatolar ve evleriyle sanki kulağınıza efsaneler fısıldanıyor.
Meydandaki dev kale, bugün bir sanat müzesi olarak kullanılmakta. André Lhote, Marc Chagall, Victor Vasarely ve Pol Mara gibi bir çok sanatçıya aynı zamanda ev sahipliği yapmış bir köy.
Tarih boyunca hep önemli olan Gordes de saldırılardan korunmak için diğer köyler gibi tepelere yerleşmiş. Roman döneminden itibaren bir oppidum olan Gordes, Cavallon vadisine geçişte kontrolü sağladığı için tüm çağlarda oldukça stratejik bir konuma sahip olmuş.
Tüm sanatçılar gibi, bizi de kendine hayran bırakan bu büyülü köyü bir sonraki kızıl kayalardan oluşmuş Rosillion köyüne gitmek üzere istemeyerek terk ettik. Ama aklımızda kalan, meydandaki heykelin olduğu yerdeki “A good Year” filminde Marion Cotillard’ın garsonluk yaptığı kafede, yeşil sonsuz manzaraya bakan bir balkonda keyif yapmak ve bir daha gelişimizde en azından bir gece burada kalıp, sabaha bu masalın içinde uyanma kararı oldu.